Bugün altı yıldır saçma bir biçimde hiç ayrılmayacakmış gibi hissettiğim sevgili küçük tatlı patatesimi yolcu ettim. Ta AŞTİ'ye kadar ilk geldiğimiz günlerdeki gibi bir sürü valiz vr koli taşıdık beraber. Tek fark öncekinden çok dhaa profesyonel oluşumuzdu. Bütün gün Kızılay'da gezdikten sonra son bir vedayla otobüse bindirip en son Ankaray'ın en son vagonuna sanki vebalıymışım gibi başka kimse binmeden tek başıma oturunca altı senedir ilk defa yalnız hissettim.
İnsanın ilk kardeşinden ayrılması zormuş. Hiç kardeşim olmadı benim; ama tatlı patatesim oda arkadaşım olduğu günden beri bir kardeştir benim için, ilk kardeşim. Başkasıyla böyle anlaşmadım hayatımda hiç. Kimsenin yerini tutamayacağı insanların kıymetini bilmek lazım. Şimdi çıkıp Kurtuluş Parkı'nda benimle amaçsızca yürüyecek kimsem yok mesela. Kimse odadan sıkılıp da bir gün benimle gereksiz yere Kızılay'a gelmeyecek. Kimseyle dedikodu ederken o frekansı tutturamayacağım. Çok tuhaf bir duygu bu kadar yalnız olmak.
İşin bir de iyi tarafından bakmak lazım ama. Bambaşka bir şehirde teklifsiz çalabileceğim bir kapım var mesela artık. Tatillerde görmeyi hevesle bekleyeceğim, telefon gelince deli gibi sevineceğim; orada bir küçük tatlı patatesim var uzakta. Duygusallık sevmez benim patatesim. Görüşmek istediklerimizle görüşürüz zaten, ne gerek var ki fazla duygusallığa? Gitmesek de görmesek de o patates benim tatlı patatesim. Ama Allah biliyor ya hayatımda çok az kişiyi bu kadar fazla özleyeceğim.
İyi şanslar benim patatesime; gitsin güzel güzel İzmir'lerde tutsun evimizi, ben de hemen peşinden geleyim. Sonra çıkarız kordon boyu amaçsızca bir oraya, bir buraya...
22 Eylül 2015 Salı
Alone Again, Naturally
Kaydol:
Yorumlar (Atom)