– 18 –
“Sana çok benziyordu.”
Baekhee sadece şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırabildi. Jongin
gülümseyerek başını yukarı aşağı salladı ve sanki ona bakarak konuşamıyormuş
gibi yeniden gözlerini kaçırdı.
“O bahsettiğim kız, Sooyeon… sana çok benziyordu. Neredeyse
sana her baktığımda onu görüyorum. Aslına bakarsan bu çok acı verici, çünkü
senin o olmadığını biliyorum. Sen olsan bilirdim… sen de bilirdin. Beni hiç tanımadığını
sansan bile, içinde bilirdin.” Dedi Jongin, bu sefer daha acılı gözlerle Baekhee’ye
bakarak. Kız ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyordu. Sadece bir aptal gibi
öylece durup dinleyebiliyordu. Jongin tekrar devam etti.
“Baekhyun’un kız kardeşiydi Sooyeon. Benden iki yaş küçüktü
ve dünyaya adımını atmış en harika şeydi. O kadar çok seviyorduk ki
birbirimizi, Baekhyun bile bir abi olarak bizi destekliyordu. Bıraksalar o
dakika evlenirdim onunla; ama henüz kendi işim olmadığından Byun ailesi beni
kabul etmiyordu. Onların yanında çalışıyordum ve Baekhyun’un babası beni de
yetiştiriyordu; ama buna layık olmadan Sooyeon’a asla sahip olamazdım.” Dedi,
anıların içinde kaybolmuş gibiydi. Sonra hafifçe güldü. “Gerçi ona sahip olmak
için ondan başkasının iznine ihtiyacım yoktu. Penceresinin önündeki ıhlamura
tırmanabildiğim sürece beni hiç düşünmeden odasına alırdı. Çok ses
çıkarmadığımız sürece de ne istersek yapardık, Byun ailesinin ruhu bile
duymazdı. Çünkü kimsenin ne dediğinin bir önemi yoktu; biz zaten birbirimize
aittik. Önünde sonunda birbirimizin olacaktık.”
“Ölüm ayırmasaydı…” dedi Baekhee sessizce, gencin daha önce
söylediklerini hatırlayarak.