13 Şubat 2015 Cuma

Ego Savaşları - 8

İşler oldukça iyi gitti ve Baekhee Kyuhyun banyodan çıkıp da üzerini giyinmeden önce onu bir defa bile görmemeyi başardı. Odasında ufak bir panik atak geçirip kafasını beş dakika duvarlara vurduktan sonra kız sonunda sakinleşmişti. Kyuhyun banyodan çıkmış, çıktığını belli etmek için de Baekhee'nin kapısını hafifçe tıklatıyordu.

Baekhee Kyuhyun'un uzaklaşmasını bekledi ve banyoya kadar resmen gerçek bir ninja gibi gölgelere saklanarak sessizce ilerledi, banyoda tamamen yalnız olduğundan kesinlikle emin olmadan da kapıyı kilitlemedi. Aslında oldukça çabuk bir duş alırdı, eğer daha beş dakika önce Kyuhyun'un onun durduğu yerde çırılçıplak duruyor olduğu gerçeği birdenbire aklına doluvermeseydi. Sessizce okkalı bir küfür savurdu ve suyu sonuna kadar soğuğa çevirerek bunun üzerinde bir tek fantezi bile kurmamaya yemin etti. Bir şekilde, tanrının da yardımlarıyla, bunu gerçekten de başardı. 

Giyinip hazırlanmayı bitirdiği zaman Baekhee Kyuhyun'u aşağıda bekledi - genç banyosunu kızdan önce bitirmesine rağmen hazırlanması oldukça fazla zaman almıştı. 


"Eee, demek erkek arkadaşın değil, ha?" dedi annesi birdenbire hemen yanından. Kadın ninja gibiydi ve her seferinde Baekhee'yi korkutmayı başarıyordu. Ama bu sefer Saya'nın yüzündeki bilmiş gülümseme ve havaya kalkmış kaşları Baekhee'yi daha fazla korkutmuştu. 

"Evet, erkek arkadaşım değil." dedi Baekhee. Saya mırıldandı. 

"O zaman geç kalmadan evde ol." derken kadının sesi oldukça kendinden memnun çıkıyordu, "Ve bir de, sorabilir miyim, sizinle başka kim geliyor?" 

Kyuhyun merdivenlerden aşağı hoplarken Baekhee annesini bilgilendirmekle meşguldü. Havaya dolan koku erkeksi ve sertti; ama kesinlikle boğucu değildi. Saya Kyuhyun'un kıyafetlerine yorum yaptığında Baekhee bunu gencin üzerindekileri incelemek için bir fırsat olarak gördü. Üzerindeki siyahlı kırmızılı kareli gömlek ince bedenine mükemmel oturuyordu. Gömleğin kolları biraz sarıyor, genç ne zaman hareket etse veya gerinse kırışarak düzgün fiziğini biraz daha ortaya çıkarıyordu. Pantolonu tabii ki moda olan siyah dar kotlardandı ve klasik gümüş tokalı bir siyah kemeri vardı. Pantolonun ceplerinin kenarları birkaç tane yuvarlak zımbayla süslenmişti. Genç gömleğinin önünü pantolonunun içine sokmuştu; ama kalanı dışarıda sallanıyordu. Bileğinde deri kayışlı geniş bir kol saati vardı. Bir de kıyafeti mükemmel tamamlayan siyah kırmızı kareli converseleri vardı. 

Eğer bu kıyafeti giyen bir başkası olsa Baekhee onlara güler ve beyinsiz derdi; ama Kyuhyun tartışmasız bir biçimde mükemmel görünüyordu. Saçları ıslak tutamlar halinde alnına dökülüyordu; şıpır şıpır su damlatmıyorlardı; ama ıslak oldukları belli olacak kadar parlaktılar. 

Baekhee mavi bir tişörtün üzerine siyah, kemikli ve kurukafalı yün bir ceket giymişti. Eski pantolonlarından birini çoktan sadece dizden aşağısını dikip daraltarak bir dar paça pantolon haline getirmişti, şimdi üzerinde olan da buydu. Ayaklarında da siyah beyaz Nike spor ayakkabıları vardı; bir yerlerden mavi bir bağcık bulup onunla bağlamayı başarmıştı. 

Baekhee'nin saçlarıysa tamamen mükemmel görünecek biçimde taranmıştı. O kadar özenmişti ki kız, bir tel bile olması gereken yerden başka bir yerde durmuyordu, hatta bozulmasın diye üzerine saç spreyi bile sıkmıştı. Sonuçta gidecekleri yer akşamları oldukça rüzgarlı oluyordu. Baekhee her gün arkadaşlarıyla sinemaya gitmiyordu. En azından birazcık daha havalı görünebilmek için saçlarını yandan ayırıp düzgünce yüzünün bir tarafına dökmüş, diğer tarafı da düzgünce kulağının arkasına doğru tarayıp tutturmuştu. Aksesuar olarak da ucunda küçük gümüş bir ejder olan bir kolye tercih etmişti - en sevdiği. 

Sonunda gitmekte özgürdüler. Arabaya yaklaşırlarken Kyuhyun onun önüne geçti, tam yanından geçerken de mırıldandı. 

"Saçının bu halini sevdim." 

Baekhee cevap vermese de Kyuhyun ona bakmadığı için çok memnundu çünkü kulaklarına kadar kızarmıştı ve yüzüne yapışmış gibi gelen sırıtış yakın zamanda gidecek gibi durmuyordu. 

---

Sinema salonu kesinlikle dolu değildi; ama boş da sayılamazdı. Ortalıkta dolaşan birkaç ergen grubu daha vardı, kim bilir ne hakkında konuşup gülüşüyorlardı. Mısır sırasında da onlardan vardı; ama düzgünce sıraya girmek yerine tezgaha yığılmış, siparişlerini bağırıyordu. Masaların olduğu bir lobi de vardı ve masalardan hiçbiri dolu değildi. 

Saat çoktan 6.12 olmuştu; Kyuhyun bir an önce salona geçip filmin başlamasını orada beklemelerini önerdi. Kapıdaki suratsız adama biletlerini tek tek verip yırtılmış bir parçasını geri aldılar. Zelo ve Yoona arkada oturmak istiyorlardı; ama Kyuhyun ve Heechul ortaya oturmayı önerdiler. 

Hanna tesadüfen planlarını duymuş ve kendiyle Heechul'ü de sormadan plana katılmaya davet etmişti. Yol boyunca burnu havada bir biçimde şikayetler yağdırıyordu ve Baekhee beşiyle arkada sıkışmak zorunda kalmadığına oldukça memnundu. Heechul, Hanna'nın yol boyunca kucağında oturmasından oldukça memnundu. Kyuhyun Hanna'ya bir bilet almayı reddetmişti, çünkü Hanna tam bir kraliyet pisliği gibi davranıyordu; bu yüzden de kız kendisiyle Heechul'e bilet almak için sırada beklerken somurtmaktan ölecekti. 

Sonuçta arka sıraya oturdular; çünkü Changmin, Zelo, Yoona ve Hanna arkada oturmak istiyordu ve çoğunlukta olduklarından onlar kazanıyordu. Hanna, Kyuhyun ve Changmin atıştıracak bir şeyler almak için gönüllü oldular ve döndüklerinde kucaklarında görüntüsü bile domuz gibi bir adamı diyabet edecek miktarda mal vardı. 

Kyuhyun Baekhee'nin soluna oturdu ve insanlara dağıtması için belli şeyleri ona vermeye başladı. Örneğin uzattığı ekşi Hariboları Yoona'ya vermesini söylemişti. Sonunda gencin kolları boşaldığında Baekhee'ye bir kova patlamış mısır verdi. Baekhee bir iki tanesini ağzına attığı zaman yağsız ve az tuzlu olduklarını fark etti. 

"Hak etmiştin." dedi Kyuhyun, dudağının bir köşesi keyifle yukarı kıvrılmıştı. Baekhee yine ona tatlı bir el hareketi çekti; ama kovayı sıkıca kucakladı. Bir şekilde Kyuhyun ona aynı zamanda bir yaban mersinli içecek de almıştı. Bu tombul bir pipetten yoğurt içmek gibi bir şeydi; ama yine de güzeldi. 

Film bittiğinde birbirlerini dürtüp eğlenerek kalabalığı takip ettiler. Sinema salonundan çıktıklarında hepsi oldukça iyi bir ruh halindeydi ve durmadan kıkırdıyorlardı. Az önce korku filmi izlemiş olabilirlerdi; ama filmin büyük kısmını birbirlerine komik yorumlar fısıldayarak geçirmişlerdi. Özellikle Hanna filmin korkunç olması gerektiği gerçeğini idrak edememiş olacak ki bütün zamanı saçma espriler patlatarak geçirmişti. 

Aslında başında Baekhee'nin ödü kopuyordu; ama Kyuhyun'un rastgele saçmalamaları rahatlamasını sağlamıştı. Şimdi de ikisi film üzerine derin bir muhabbete dalmışlardı, akıllarına gelen küçük anları söyleyerek kahkahalar atıyorlardı. 

"...rak, Yoona." sesi duydukları zaman Kyuhyun muhabbeti keserek sıkıntılı, neredeyse kuyruk acısı varmış gibi görünen Changmin'e baktı. 

"Min, sorun ne?" diye sordu Baekhee, gencin iki kaşının arasına yerleşmiş derin çizgiyi gördüğünde. Yoona onun koluna yapışmış, olduğu yerde tutuyordu; ama çok ufak ve kırılgan görünüyordu. Kyuhyun Changmin'in baktığı yöne bakıyordu ve neler olduğunu anlamış gibiydi.

"Bırak artık Min. Çoktan seni bıraktı o. Sadece kendini utandıracaksın." 

Baekhee neyden bahsettiklerini anlamak için o tarafa baktığında Yunho'yu gördü. Adamı gözden kaçırmak neredeyse imkansızdı; ama bu sefer bir speedo yerine vücudunu insan gibi kapatan kıyafetler giymişti ve yanındaki arkadaşının (erkekti) söylediklerine içten bir biçimde gülmekle meşguldü. Üzerine dikilen gözleri fark etmiş olmalıydı; çünkü tam arkadaşı onu sinema salonuna götürürken dönüp tam da durdukları tarafa baktı. Gözleri ilk önce Baekhee'ninkilerle buluştu; genç gözlerini kaçırdığında kız şimdi Changmin'le pis pis bakıştıklarını anlayabiliyordu. 

İşte, yatak arkadaşı olmak buraya kadardı demek...

Yunho ufak, özür dileyen bir gülümseme yolladı, ardından arkadaşının arkasından gitti. Changmin gecenin kalanı boyunca keyifsizdi, Yoona onu neşeyle konuşmaya dahil etmeye çalıştığında bile pas vermiyordu. Baekhee kıza acımıştı. Sonunda Changmin'in tavrından sıkılan Kyuhyun arkadaşının karşısına dikildi. 

"Sinirlendiğini anlayabiliyorum; ama Yoona'ya böyle davranamazsın. Senin verdiklerinden çok daha fazlasını hak ediyor." dedi Kyuhyun. Changmin kaşlarını çattı, Baekhee onu daha önce bu kadar çirkin gördüğünü hatırlamıyordu.

"Siktir git başımdan ya. Tencere dibin kara, seninki benden kara! Yeni adaylara yanaşmadan önce önceliklerini belirle!" Kyuhyun'u kenara iterek Changmin uzun adımlarla park alanından uzaklaştı. Zelo Yoona'yı teselli etmeye çalışıyordu; ama Yoona sadece üzgün bir gülümsemeyle teşekkür etti, sonra Changmin'in peşinden koştu. 

"Min! Beklesene, aptal! 

"Dram!" diye ciyakladı Hanna o assolist havasıyla, biraz olaya biraz daha dikkat çekmek için parmaklarını da şıklatarak. 

---

Heechul ve Hanna, gece kulübüne bırakılmayı istediler; arabada Zelo, Baekhee ve Kyuhyun kaldı. Zelo eve giderken yolda beklenmedik bir biçimde sessizdi, eve vardıklarında arabadan inerken hemen Baekhee'nin yanaklarından öptü; iyi geceler diledi ve ertesi sabah onu ziyarete gelmesini söyledi. Kyuhyun'a da el salladı, Kyuhyun da yola devam etmeden önce Zelo'nun evin kapısının kilidini açıp içeri girmesini beklediler. 

Baekhee Changmin konusunu açmak istemiyordu; ama aklı "yeni adaylar" kelimelerine takılmıştı. Kyuhyun düşüncelerinde boğulmak üzere gibiydi, genç yine kaldırımın kenarına park ettiğinde motoru çalışır halde bıraktı. Baekhee arabadan iner inmez gencin sürüp gitmesini beklemişti; ama Kyuhyun onunla beraber arabadan indi. Baekhee'yi evin önündeki yolun ucuna kadar takip etti, yavaş yavaş, yan yana yürürlerken ikisi de sessizdi. Verandaya vardıklarında florasan lambanın ışığının altında Baekhee Kyuhyun'un yorgun göründüğünü fark etti. 

"Changmin'in, şey, böyle trip atmasına üzüldüm. Yunho'yla ne zaman... ayrıldılar? Ya da ayrıldılar mı, bilemiyorum, ama... ve... ve... " 

Baekhee ne söyleyeceğini bile doğru dürüst seçemezken bunu yapması için onu neyin dürttüğünü bilmiyordu, belki de böyle bir şeyi yapması için gerçekten tam şu andaki kadar kafasının karışık olması gerekiyordu; ama yine de yaptı. 

Parmak uçlarında yükseldi, yüzlerinin arasındaki mesafeyi kapattı ve dudaklarını Kyuhyun'un dudaklarına bastırdı. Aslında ufak, masum, bir anlık bir öpücük olması gerekiyordu; ama Baekhee geri çekilirken Kyuhyun bundan hoşlanmadığını gösterircesine homurdandı, kollarını kızın beline dolayıp onu kendine çekti ve dudaklarını Baekhee'ninkilere mühürledi. 

Kyuhyun'un dudakları yumuşacıktı. Bir anlığına Baekhee ne yapacağını bilemeden kıpırdamadan kaldı, sonra yavaş yavaş kendini akışa bırakmaya başladı. Kyuhyun kıza bedenlerinin arasında bir santim bile kalmayacak kadar yaklaştı, kızı öpmeyi bir an için bile bırakmamıştı. 

Baekhee dudaklarını araladı. Bunun hakkında daha önce de okumuştu ve televizyonda da görmüştü, muhtemelen Kyuhyun'un istediğinin bu olduğunu düşünüyordu. Dudaklarının üzerinde gezinen sıcak bir ıslaklık hissetti, daha sonra Kyuhyun'un dudaklarının da aralandığını fark etti. Bu tuhaf bir histi, güzel mi kötü mü olduğuna karar vermemişti Baekhee çünkü hafiften başı dönüyormuş gibi hissediyordu. Ama bunun güzel olup olmamasının önemi, Kyuhyun uzanıp yavaşça kızın yanağını okşarken kaybolup gitti. 

Baekhee içgüdülerinin kontrolü ele almasına izin verip Kyuhyun'un derinleşen öpüşüne karşılık vermeye çalıştı. Öpücük ıslak ve dağınıktı; ama Kyuhyun mutlu bir mırıltı çıkarıp öpücüğü biraz daha derinleştirdi, sonra geri çekildi. Kyuhyun kızın kızarmış dudaklarına iki küçük öpücük daha kondurdu, sonra elini kızın yanağından çekip saçlarının arasından geçirdi ve gülümsedi. 

"Bütün akşam bunu yapmayı istemiştim." dedi Kyuhyun. Baekhee gencin kollarının arasında eriyip gidecekti; ama bir şekilde o da gülümsemeyi başardı. 

"Beni öpmeyi mi?" 

"Hm, pek sayılmaz; ama parmaklarımı saçlarının arasından geçirdiğimi hayal etmiştim. Aşırı düzgün görünüyordu dağıtmayı çok istedim." dedi Kyuhyun sadist bir biçimde; ama Baekhee'ye bakarken gülümsemesi şaşırtıcı bir biçimde güzeldi. Baekhee Kyuhyun'un sözlerine kıkırdarken gözleri kısıldı ve bakışları az önce öptüğü ve şimdi tekrar öpmek istediği baştan çıkarıcı, dolgun, yumuşak ve aralık duran dudaklara dikildi. 

Ancak Kyuhyun bir adım geri atıp aralarına güvenli bir mesafe koydu.

"Pa- pazartesi görüşürüz.." dedi genç. Sesi oldukça garip hissediyormuş gibi, tereddütlü çıkıyordu; ama Baekhee'nin aklı bir karış havada olduğundan bunu fark edemedi. Kyuhyun arkasını dönmeden önce bir kere daha yanağını okşadı. Baekhee Kyuhyun'un arabası gözden kaybolana kadar orada, verandada kaldı. Annesi mantar gibi önünde bitip ona bilmiş bilmiş bakana kadar da halinden memnun bir biçimde gülümsediğini fark edemedi. Annesine ikinci defa dönüp bakmadan mutluluktan uçarak odasına kadar bulutların üzerinde yürüdü. 

---

Cumartesi sabahını Baekhee çeşitli nedenlerle kendine küfrederek geçirdi. Örneğin; dün gece öpüşmüşlerdi ve Kyuhyun'un numarası hala onda yoktu. Ya da mesela, bu çocuk gey olduğunu iddia etmiyor muydu? Her halükarda bir şeyler sormak için de olsa, şey olacakları için de olsa.... yani... şey olacakları için (sevgili terimini kullanmak istemiyordu henüz), o numaraya ihtiyacı olacaktı.

Dayanamayıp Zelo'ya anlattı, zaten bunu tek başına her şeyi kafasında kurarak atlatması mümkün değildi; ikisi de cumartesinin büyük kısmını Baekhee'nin odasında olasılıkları tartışarak geçirdiler. Baekhee fantezileri ve eğerleri bölmeden dinleyip tadını çıkarsa da işler eğer istediği gibi gitmese de sorun olmayacağına kendini ikna etmeye çalışıyordu. Çünkü her ne kadar kalbi önceki akşam olanların etkisiyle hayal dünyasında kalıp mutlu olmak, her şeye pembe gözlüklerle bakmak istese de içinde mantıklı kalabilmiş zayıf bir ses, işlerin hiç de mutlu bitmeme olasılığının çok daha yüksek olduğunu söylüyordu.

Pazartesi fazla erken geldi, Baekhee güneşin ilk ışıklarıyla kendi kendine uyanmıştı ve okula gideceği için gerginlikten neredeyse patlayacaktı. Saya bunun neredeyse anında farkına vardı; ama bu Baekhee'yi şaşırttı ve kız kendini sakinleştirmeye çalıştı. Hayatı boyunca okul hakkında hiç böyle tuhaf, karıncalanma gibi bir şey hissettiği olmamıştı. Hepi topu okuldu işte.

Sabahın büyük bir bölümünde Kyuhyun'a rastlamadı; ama bunu önemsemedi; nasılsa onu spor salonunda görecekti. Şok edici bir biçimde son dersi asıp spor salonuna erken gitti kız. Sadece Kyuhyun'u görebilmek uğruna az önce bir dersi asmış olduğu gerçeğine pek takılmamaya çalıştı. Bu çok mantıksızdı, fazla yılışıktı ve sanki Baekhee aşk sarhoşuymuş gibi bir izlenim yaratıyordu.

Ki kesinlikle değildi!

Tamam, Kyuhyun yakışıklı olabilirdi; ama bir tek öpücük onları şey yapmazdı ki... ama ellerini saçlarından geçirmesi de neyin nesiydi öyle? Aslında hoş hissettirmişti... tuhaf bir biçimde... tuhaf ama tatlı... ve, hay uçan fareler ve kanatlı deniz anaları, aklını kaçırıyor olmalıydı!

Bekleneceği şekilde Kyuhyun çoktan gelmişti, Changmin'le konuşuyordu. Tartışıyorlarmış gibi görünmüyordu ve Changmin her zamanki gibi ışık saçan, etkileyici halindeydi. Baekhee'yi önce Min gördü ve tuhaf bir gülümsemeyle yanına yaklaştı.

"Geceni mahvettiğim için üzgünüm, Unada. Bok gibi hissediyorum, umarım beni affedersin." Baekhee genci adı hakkında hiç uyarmamıştı ve onun da insanların kıza Baekhee diye seslendiklerini duyduğuna emindi; ama bu gerçeği reddediyor gibi görünüyordu.

"Benden özür dileme. Git Yoona'dan özür dile. Ona gerçekten rezalet davranıyorsun ve onun tek istediği seninle mutlu olmak." dedi Baekhee. Min'in suratı biraz daha asıldı.

"Biliyorum, biliyorum. Biraz konuştuk ve en sonunda arkadaş kalmaya karar verdik." dedi Changmin, sonra kafasını kaşıdı. "Yani beni affettin mi?"

Neyse, en azından Yoona'yla düzgün bir biçimde konuşacak kadar adamlığı kalmıştı ve arkadaş kalma kararı çift taraflı gibi duruyordu. Aynı zamanda ondan kişisel olarak özür dilemesinin de nazik bir davranış olduğunu ve bu seferlik büyüklüğün onda kalabileceğini düşündü Baekhee.

"Her neyse. Tatlı olduğun için şanslısın."

Changmin rahat bir nefes aldı ve kızın ona "tatlı" demesine kıkırdayarak ona sarıldı.

Changmin gittikten sonra Baekhee, aralarındaki mesafe kapandıkça utangaçça gülümseyerek Kyuhyun'a yanaştı. Kyuhyun da ona gülümsedi; ama sonra birden ciddileşti, neredeyse şüpheli bir ifade yüzüne yerleşti.

"Bugün neden bu kadar erkencisin?"

Sadece Kyuhyun'la yüz yüze olmak bile kızın başını döndürüyordu, gergince güldü ve gerginliğini dağıtmak için abartılı bir biçimde saçlarını savurdu.

"Sadece seni görmek istemiş olamaz mıyım?" dedi kız ve bunu söylediğine daha cümlesi bitmeden pişman oldu. Kalitesiz bir romantik komedi filminin klişe sahnesini oynuyordu! Biri beni öldürsün...

"Öyle mi?" diye güldü Kyuhyun, "O zaman üstünü değiştir de koşuya çıkalım?"

Baekhee elinde olmadan mutlulukla başını salladı. Aslında Kyuhyun'un daha önce yaptığı gibi onun arkasından soyunma odasına gelmesini beklerdi - ya da isterdi, bilmiyordu - çünkü sonuçta spor salonu yine boştu ve ortalıkta neredeyse hiç kız yoktu; ama genç konuşma bittiği anda buhar olup uçmuş gibiydi. Baekhee bir dolaba yaslanıp kendine gelmeye çalıştı. Öpücükten beri...

Ay, o öpücük... o bir öpücük sayılıyor muydu?

Bunu kafasında bütün hafta sonu çevirmişti, içine ne kaçıp da gidip Kyuhyun'u öylece öpebildiğini sorgulayıp durmuştu bütün hafta sonu. Sonra Kyuhyun gidip öpüşüne karşılık vermişti ve şimdi her şey boka sarmıştı ve onu aklından çıkarmayı başaramıyordu ve... yoksa Kyuhyun da ondan gerçekten hoşlanıyor olabilir miydi?!

Lanet Zelo ve onun lanet hayal gücü...

Koşarak bütün kampüsü dolaşmadılar; sadece kütüphaneye kadar koşup geri döndüler. Baekhee bütün yol koşmaya devam etmeye odaklanmıştı; bu yüzden konuşmaya harcayacak nefesi yoktu. Kyuhyun bunu umursamıyor gibiydi, yol boyunca Baekhee'nin düzgün nefes aldığından ve kendini aşırı zorlamadığından emin olmaya odaklanmıştı.

Spor salonuna döndüklerinde dersler hala bitmemişti ve Baekhee terini kurularken Kyuhyun'a söyleyecek bir şey düşündü.

"Ş-şey, b-benimle yemeğe g-gelmek ister misin v-ve, şey, ailemle. Yamatoshi'ye gideceğiz." dedi kız. Kyuhyun bir an durup onu inceledi.

"Beni çağırmanı ailen mi söyledi?"

"Şey, yani, hayır. Ama annem zaten sana bayılıyor, önemseyeceklerini sanmıyorum."

"Ama senin yemeğinden çalmak istemem. İkinci tabakları almaya bayıldığını biliyorum, malum." diyerek şeytani bir biçimde sırıttı genç. Baekhee bundan çok alınmayarak sadece güldü.

"Uslu bir çocuk olursan seni kendi tabağımdan bile besleyebilirim, bilemiyorum." dedi, şakayla.

"Tabi tabi, sözler ver, rüşvetler dağıt... ama bu gece olmaz, tamam mı?" dedi Kyuhyun, bir an gülümsedi, sonra arkasını döndü.

"Ee şey, bu akşam da beni eve bırakacak mısın?" Baekhee ne sorduğunu ve neden sorduğunu bile umursamıyordu; ama en azından Kyuhyun'un birlikte birazcık daha zaman geçirmek isteyeceğinden çok umutluydu.

"Ne, yürüyemiyor musun? Seni son zamanlarda fazlasıyla şımartmış olabilirim; ama egzersize ihtiyacın var."

Kyuhyun dönüp arkasına bir kere bile bakmadan spor salonundaki birkaç diğer öğrenciyle konuşmaya giderken Baekhee orada şaşkınlıkla kalakaldı. Genç her zamanki gibi kahkahalar atıp flört eder, insanlara dokunurken Baekhee izledi. Kyuhyun'un rezil götlük alışkanlıkları yine boy gösteriyordu.

Derslerden sonra Baekhee yine Kyuhyun'un bakışlarını yakalamaya çalışırken buldu kendini. Biliyordu, biraz fazla umutsuz görünmeye başlamıştı; ama belki Kyuhyun'un diğerlerinin önünde rol yaptığına, belki de baş başa kaldıklarında yine o tatlı haline döneceğine kendini ikna etmeye çalışıyordu. Ama Kyuhyun herkesten önce çıktı, Baekhee'yi gördüğü zaman da sadece uzaktan hafifçe el salladı.

Ertesi gün Kyuhyun kendini Baekhee'den uzak tutuyordu. Hala arkadaşça anları ve nefret dolu didişmeleri oluyordu; ama genç, sanki o öpücük hiç yaşanmamış gibi davranıyordu.

Zelo ona ilişkilerini sorduğunda Baekhee sadece merak edebildi: Ne ilişkisi? 







1 yorum:

  1. ah evet iste biliyordum bunun boyle olacagini ben kyuhyun git ve öl tamam mi yazik kiza sen umut ver sonra soguk davran göster ama elletme hih gıcık sey seniii changmin bile daha net hayati konusunda lan bakti yunhosuz yapamiyo nasil trrk etti yoonayi ama kyucim sende o cesaret bile yokkk. XD

    YanıtlaSil