Dolabından sarkan ürkütücü varlığı abartısız şok ediciydi. Bir süre Baekhee kendisinin dolabı olduğuna emin olmak için sıradan metal kapağı dikkatle inceledi. Sonunda farkına vardı ki evet, birisi ona bir gül bırakmıştı. Kız çenesi karnına düşmüş bir biçimde bakakaldı. Bu üstelik sahte, plastik olanlardan da değil; gerçek, yaprakları kadife gibi yumuşak ve müthiş kokulu kırmızı bir güldü bu.
Sanki eli yanmış gibi çabucak elini çekti ve aklı başında hangi insanın ona gül bırakabileceğini merak ederek sağa sola baktı. Tamam bugün sevgililer günüydü, ya da Baekhee'nin verdiği adıyla "Saplar Farkındalık Günü" ama böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordu. Gülü nazikçe sıkıştırıldığı küçük aralıktan çekip çıkarırken varlığına bir kere daha şaşırdı. Daha önce hiç gül almamıştı...
Bir anlığına inanılmaz kıpır kıpır hissetti, yüzünde geniş bir gülümseme oluştu. Fazla düşünmeden gülü burnuna götürdü ve doğal, yumuşak, muhteşem kokusunu içine çektikten sonra uzaklaştırdı. Dolabını açıp herhangi bir not bulmak için dikkatle baktı. Kitaplarından birinin yanında beyaz, kıvrılmış bir kağıt parçası mutlu mesut yatıyordu. Uzanıp almadan önce biraz tereddüt etti. Not küçük bir parşömen gibi açıldı, Baekhee notun tatlılığına hayretle baktı.
Sevgililer günün kutlu olsun! ❤
Baekhee ❤
Kimden:
Tamam, pek de gizli değil. Omo!
Yazı rezaletti, neredeyse okunmuyordu; bunu yazan kişi kalemi münasip bir tarafına sokup da yazmış olmalıydı. Uzaylı dili gibi duran el yazıya, bir şekilde okumayı başarmış olsa da, merakla baktı. Sonra arkasını çevirdi. Arkasında da yazılar vardı.
Umarım gülü beğenirsin.
Arkasından gelen birkaç mürekkep çizgisi okunur gibi değildi. Baekhee ne yazdığını çözmeye çalışıyordu ki zil çaldı ve daha kız kendini toparlayamadan birisi yanındaki dolaba yaslanıp neredeyse aşağı doğru kayarak dikkatini çekti.
"Kurtar beni!" diye inledi Zelo, alt dudağını dramatik bir biçimde sarkıtıp titreterek, "Sanırım Bay Park yazılı yapacak ve ben... bu da... bu bir gül. Bir gül mü aldın?!"
Zelo'nun depresyonunu üzerinden atması bir saniye almadı; genç bir anda ışımaya başladı ama gülü Baekhee'den almak için hiç hamle etmedi. Tombul kız buna müteşekkirdi. Gülü bir bırakırsa duman olup uçacağından ve her şeyin bir rüya olduğunu anlayıp sevgililer günü hakkındaki rezil düşüncelerine aynen dönüş yapacağından korkuyordu.
"Kimden?" diye sordu Zelo heyecanla. Baekhee omuz silkti, ama güle bakıp gülümsedi.
"Bu sabah dolabımda buldum. Bir de bu vardı." diyerek notu uzattı Baekhee. Zelo kağıdı çabucak aldı ve okudu.
"Hm, gizli ama pek de gizli olmayan hayranın, ha? Sana da bir bak sex-ay thaaannnggg" son kısmı kayık bir İngilizceyle söylemişti, "Daha yeni değişmeye başladın ve çoktan kalpler çalıp hayranlar edinmeye başladın bile."
Zelo notu ona verirken bir yandan da karnını dürttü. Baekhee notu cebine koyarken gencin onu gıdıklayan parmaklarından kaçtı, yanaklarının kıpkırmızı olduğunu biliyordu. Zelo'nun "değişimle" ilgili söylediklerinin abartı olduğunu biliyordu. Spor ve diyet programında başladığından beri sadece dört hafta, Kyuhyun'u öpüp reddedileli on iki gün olmuştu; ama kız iyi ilerleme kaydediyordu ve vücudu yeni spor saatleriyle diyetin vaadettiklerini kabullenip buna alışmaya başladıkça bedenindeki değişiklik yavaş yavaş oturmaya da başlıyordu.
Kilo verdiği artık kollarından ve yüzünden biraz belli oluyordu. Karnı hala oldukça yağlıydı ve bacakları ona hiç daha ince gibi görünmüyorlardı. Ama onu devam etmesi için motive eden bir sürü olumlu yorum alıyordu. Etraftan gelen birkaç aşağılama bile onu daha sıkı çalışmaya itiyordu ki kilo verdiği zaman bunu gözlerine sokabilsin.
"...göndermiş olabilir?" Zelo'nun söylediklerinin sonunu yakaladı Baekhee ve utanarak tekrar etmesini rica etti, gencin söylediklerinin çoğunu duymamıştı. Zelo tek kaşını kaldırıp dalga geçerek güldü.
"Bir tanecik gül aldın diye çoktan dalıp dalıp gitmeye başladın bile." kollarını havaya tanrıya sorar gibi kaldırdı. "Kadınlar!"
Sorusunu tekrar etti Zelo; Baekhee'nin notu kimin gönderdiği hakkında bir fikri olup olmadığını sorguluyordu. Baekhee başını iki yana salladı, aklına gelen iki kişi Zelo ve Kyuhyun olurdu. Kyuhyun'u neden dahil ettiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Adam kendini Baekhee'den tamamen soyutlamıştı, dersler dışında kızla konuşmuyordu bile. Baekhee'nin gencin ondan hoşlanabileceği, belki de gey olmayabileceğiyle ilgili bütün umutları neredeyse tamamen sönmüştü. O zaman neden Kyuhyun'un onu sevgililer günü kartı bırakacak kadar umursayacağını hala düşünüyordu ki?
"Of, umarım annem değildir." diyerek elini suratına vurdu Baekhee, "Bir keresinde bana böyle bir kutu çikolata göndermişti. Eğer "Sevgili annenden. Çok fazla yeme, arkadaşlarına da ver." diye bir not koymamış olsa gerçi mükemmel olabilirdi."
"Arkadaşlarına verdin mi?" dedi Zelo. Baekhee gence aklını kaçırmış gibi baktı.
"Eee, hayır?" dedi, sanki tek mantıklı cevap buymuş gibi.
"Şey olamaz mı sence..." Zelo cümlesini yarım bıraktı, Baekhee'nin gencin ne ima ettiğini anlamak için kör ya da sağır olması gerekiyordu. Bu fikri düşünmeden kafasından uzaklaştırdı, aynı şeyi az önce kendisinin de düşünmüş olduğunu hiç söylemedi.
"Neden yapsın ki? Bana öyle bok gibi davrandıktan sonra birden bire böyle durduk yere bir gül göndermesi için gerçekten sadist, boktan, sapık, psikopat..." derin bir nefes alıp burun kökünü ovuşturdu. Bunu daha önce de yapmışlardı, bugün Kyuhyun hakkında söylenecek değildi. Birisi, gizli bir hayran, ona mutlu bir sevgililer günü dileyerek bir gül bırakmıştı; sinirlenip bunu rezil etmeyecekti. Zelo kızdaki hızlı değişimleri fark ederek özür dilercesine gülümsedi.
"Bu konuyu yine açtığım için özür dilerim."
"Sorun değil. Ayrıca, derslere korkunç geç kaldık." dedi Baekhee. Zelo ona derse gitmesini söylememesi için yalvaran gözlerle baktı ve somurttu.
"Zelo." dedi Baekhee haşlarcasına. Eğer böyle bir şey mümkünse Zelo daha da fazla somurttu.
"Beni nolur gönderme... pi-"
"Çok şükür!" diye yeni biri Zelo'nun sözünü kesti. Konuşan kişi arkadan gelip kolunu Baekhee'nin omuzlarına doladı. Changmin'in sırıtan suratı kızın tepesinden bakıyordu. Siwon, Tiffany ve Bummie-dili-küpeli de (gerçek adı Key Kibum'du) onlara katılarak sıkı bir çember oluşturdular. Dördü pembe ve kırmızı kalplerle abartılı biçimde süslenmiş bir sürü hediye kutusu taşıyorlardı.
"Hey Min." diye el salladı Zelo. Diğerlerine de gülümsedi ve selamlaştılar.
"Böldüğümüz için özür dileriz; ama biraz iş gücü eksiğimiz var, bize yardım edip etmeyeceğinizi merak ediyorduk." dedi Changmin, yüzü ısrarcıydı. Siwon araya girdi.
"Sadece bazı kişilere sevgililer günü çikolatası, güller ve şekerler dağıtacaksınız."
"Gelmeyen bazı gönüllüler oldu ve bunların dağıtımının ikinci derse kadar bitmesi gerek. Lütfen, lütfen bakın sadece bir sınıfa gidip orada dağıtacaksınız, hepsi bu. Çoktan ayırdık bile; isimleri okuyup elini kaldırana hediyesini vermeniz yeterli." Key konuşmasını bitirdikten sonra gülümsedi ve Baekhee söylenenleri anca anladığını belli etmemeye çalıştı. Key'in dilinde iki tane piercing vardı ve bu yüzden tuhaf bir pelteklik geliştirmişti, onu anlamak oldukça zor olabiliyordu.
"Dersi asıp paçayı sıyırabiliyor muyuz?" dedi Zelo.
"Evet." dedi Changmin. Zelo Baekhee'nin cevap vermesini bile beklemedi; ellerini Changmin'e uzatıp gencin elindeki yarı dolu torbalardan birini alıverdi. Zelo üzerindeki etiketi okudu.
"Bay Mamazu - ikinci kat - Kimya, Sınıf 103"
"Müthiş, ben de oraya gidiyorum, istersen beraber gidelim." dedi Tiffany, Zelo'nun yanına gitti.
"Zelo, bunu dersi asmak için bahane diye kullanamazsın." dedi Baekhee, mantığın sesi olmaya çalışarak. Zelo elini salladı.
"Ona da bir poşet verin." dedi, parmağını Baekhee'ye doğrultarak, "Çocukları düşün Baekhee. Üstelik... yüce bir amaca hizmet ediyoruz, bu kutlu günde insanları mutlu edeceğiz."
"Bu bahsi geçen 'kutlu günün' çok fazla kişiyi mutlu ettiğini sanmıyorum." dedi Baekhee Changmin'den bir torba alırken, "Popüler insanların egosunu okşayıp diğerlerinin ne kadar yalnız olduklarının farkına varmalarını sağlıyor."
"Babam der ki hazır olduğunda aşık olmak, yalnız olduğun için aşık olmaktan iyidir. Yani sanırım yalnızlık tam olarak ne kadar umutsuz olduğunu bir şekilde test ediyor." dedi Siwon, gözleri Baekhee'ye sabitlenmişti. Baekhee cevap olarak sadece gülümsese de sözcüklerin kalbine işlediğini hissedebiliyordu.
O gece Kyuhyun'u o yüzden mi öpmüştü? Gerçekten yalnız ve umutsuz olduğu için mi?
Kyuhyun'un ona bu kadar fazla ilgi gösteren ilk erkek olduğu bir gerçekti. Baekhee de bu ilgiye yapışıp daha fazlasını, daha derinden istemişti; umutsuzluğunun onu kontrol etmesine izin vermişti.
Aman tanrım, artık benimle takılmak istememesine şaşmamalı! Manyak gibi bakmış olmalıyım; idolünü görmüş sapık bir fangirl gibi!
Kendine zihinsel bir yumruk atarken Changmin'den torbayı aldı, gülü de dolabına geri bıraktı. Öyle umutsuzca birinin peşinden koşan, hayal dünyasının peşinden giden bir aptal olmayacaktı. Gül kesinlikle hoşuna giden bir hareketti; ama bu "hayranın" kim olduğuna dair hiçbir fikri yoktu ve pekala bir şakanın kurbanı olmuş da olabilirdi. Bazı şeyleri fazlaca düşünmenin sonu onun için hep kötü bitiyordu. Bütün bunlar olmadan önce Baekhee çok daha iyiydi. Bu kilo verme olayı beynine giden oksijen ve şeker akımını bozarak mantıklı düşünceleri engelliyordu, anlaşılan.
---
Şaşırtıcı bir biçimde Baekhee hediyeleri oldukça çabuk dağıttı; ama kalan zamanını amaçsızca dolaşarak geçirmektense Changmin'den bir poşet daha istemeye karar verdi. Şans eseri onu ararken yolda Siwon'la karşılaştı, gencin elinde üç poşet vardı ve birini Baekhee'ye vermek oldukça işine gelmişti.
Baekhee'nin bundan sonraki hedefi yan binadaki Madam Fierre'nin Fransızca dersi çıktı. Siwon'un da aynı binadaki bir derse götürülmesi gereken bir poşeti vardı; ama poşeti Baekhee'ye vermek yerine ona eşlik etmeyi teklif etti. Baekhee bunu reddetmedi. O "öpücük" olayından sonra eski arkadaşlarıyla daha sık takılır olmuştu yine. Zelo da küçük çetelerine katılmıştı; diğerlerinin arasına kolayca karışmıştı, uyum sağlamıştı ve Kangin ne zaman o koca pis ağzını açsa koruma görevini büyük bir hevesle üstleniyordu.
Yol boyunca saçma şeylerden muhabbet ettiler; Baekhe yürürlerken durup durup alnını silmek zorunda kaldığı için aptal gibi hissediyordu. Hala oldukça kolay terlediğinden peçetesini hiç unutmuyordu. Siwon'un damla ter olmayan pürüzsüz yüzüne bakınca Baekhee gencin onunla beraber gelmemiş olmasını diliyordu şimdi. Gerçekten tek terleyenin kendisi olmasından nefret ediyordu. En azından spor derslerinde diğer herkes de aynen onun gibi şıpır şıpır terlediğinden onun da terlemesi gayet normal kalıyordu.
Bir hava sesi ve yüzünün kenarına vuran ılık rüzgarla Baekhee Siwon'a kocaman gözlerle baktı.
"Az önce suratıma mı üfledin?"
"Şey evet." diye hafifçe güldü Siwon, "Biraz sıcaklamış görünüyordun, seni biraz serinletmeye çalışıyordum sadece."
Tombul kız içinde kabarmaya başlayan siniri tatlı bir gülümsemeyle sakladı.
"Yani en azından beni yellemek falan daha mantıklı olurdu, ılık hava sadece daha fazla terletir." dedi Baekhee ve konuştuktan kısa süre sonra Siwon'un poşetlerden birini karıştırdığını duydu. Ne yaptığına bakmak için durmadı.
"Bu daha iyi mi, Majesteleri?"
Baekhee üzerine vuran hafif bir hava hissetti, bir ara oldu ve ardından bir rüzgar sesiyle daha serin hava yüzüne çarptı. Hareket tekrarlandı. Siwon onu yelliyor muydu? Kabul etmek zorundaydı ki serin hava inanılmaz hoşuna gidiyordu.
"Kart bükülecek." dedi kız, Siwon'un onu yellemek için kullandığı sevgililer günü kartını işaret ederek. Siwon burnundan güldü; ama yürürlerken kızı yellemeyi bırakmadı. Resmen komedi bir görüntü olmalıydı; ama Baekhee serin rüzgarın verdiği hissi çok sevmişti. Kesinlikle işe yarıyordu ve eğer bu hareketi tatlı bulmadığını söylese kesinlikle yalan söylemiş olurdu.
---
Baekhee'nin gittiği sınıf hocanın dikkatinin dağılmasından oldukça memnun olmuştu. Madam Fierre çok yoğun ve sıkıcı bir dersin ortasındaymış gibi duruyordu; Baekhee elinde poşetle kapıda belirince uykunun sınırında olan sınıf canlanıp kafaları kaldırdı. Baekhee Kyuhyun'u neredeyse anında görerek iğrenç şansına sövdü.
Kyuhyun'dan uzak durma umutları çabucak suya düştü; çünkü poşetin yarısı uyuz herife aitken bu resmen imkansızdı. Ne zaman torbadan bir hediye çekse üzerinde Cho Kyuhyun yazıyor oluyordu sanki. Sonunda Baekhee kendini onun sırasının önünde durmuş çikolatalar, lolipoplar, minik kartlardan oluşan bir yığın ve dokuz gülden oluşmuş bir buketi gencin masasına yığıyordu.
Kyuhyun masasına konanlardan bir tanesine bile dokunmadı, bunun yerine sandalyesinde kaykıldı, kollarını kavuşturup Baekhee'ye baktı. Gencin bakışları kızın gergin ve güvensiz hissetmesine neden oluyordu; ama bakışlara karşılık vermemeye kararlı bir biçimde diğer öğrencilere, etrafa ve gerektiğinde hediyelere bakmayı seçti.
Sınıftakilerin çoğu kızdı ve Kyuhyun kendilerini tatlı sevgililer günü çikolatalarını çalmış gibi somurtuyorlardı; Baekhee birkaç tanesinin gizli gizli fısıldaştıklarını gördü. Sınıftaki nadir erkekler sıkılmış görünüyorlardı; ama Baekhee Kyuhyun'a küçük mavi-pembe bir zarf uzatırken gergince kıpırdandı.
"Bütün bunları toplamak için ne yaptın? Okulun yarısıyla yattın mı?" diye fısıldadı Baekhee, aralarındaki keskin sessizliği kırarak. Hediyelerden bir tanesi sonunda Kyuhyun'dan başkasına gidecekti, Baekhee de çabucak elini kaldıran kızın yanına gidip hediyesini verdi. Sonraki kutu da Kyuhyun'a gidecekti, kız iç geçirip gencin yanına döndü.
Bu sefer Kyuhyun hediyeyi Baekhee'nin elinden almak için uzandı, kutuyu alırken de bir parmağıyla özellikle kızın bileğini hafifçe okşadı.
"Bazıları beni... karşı konulamaz bulur."
Göt herif...
"Şey, neyse ki o hataya bir daha düşmeyeceğim."
"Ha senin hatan olduğunu kabul ediyorsun yani."
Ne diyordu bu?
"Benim hatam mı?" Baekhee'nin içinde parlayan öfke çok aniydi. "Ben-"
Kyuhyun onun etraflarındaki seyirci kitlesine aldırmadan sinirle söylenmeye başlayacağını fark etmiş gibiydi, birden ayağa kalktı. Hocaya Fransızca bir şeyler açıkladı; hoca Kyuhyun'un dili kullanmadaki becerisinden hoşlanmış gibiydi. Kadın başıyla onaylayınca Kyuhyun gelip Baekhee'nin dirseğinden tuttu ve sınıf kapısına yöneltti. Baekhee itiraz edince Kyuhyun poşeti kızın elinden aldı ve Madam Fierre'ye uzattı, yine Fransızca bir şeyler söyledi. Kadın bir gülümsemeyle cevap verince Baekhee bunun kötü bir şey olmaması gerektiğini düşündü. Kyuhyun poşeti kadının masasına bıraktı ve ardından Baekhee'yi sınıftan resmen sürükleyerek çıkardı. Birkaç metre uzaklaştıkları anda Baekhee fırtına gibi esti.
"Ne demek benim hatam? Hatırlatmam gerek galiba, öpüşmek iki kişiyle yapılır ve dilini boğazıma sokan da ben değildim."
"Yalancı. Ben, ben onu... her neyse. Bunu ben yapmadım. Sen resmen beni kullandın yani."
Eğer okulun ortasında olmasalar Baekhee pislik herifin burnuna okkalı bir yumruk çakardı.
"Hm, ben başlatmış olabilirim; ama kesinlikle çift taraflı bir şeydi."
"Peki o zaman, özürlerimi bahşederim. Kesinlikle bu kadar çekici olduğum için benim suçummuş." diye tısladı Kyuhyun. Bunun hakkında daha önce hiç konuşmamışlardı ve şimdi Kyuhyun tipik göt deliği triplerindeydi. Baekhee'nin bütün içgüdüleri ona dönüp gitmesi için bağırıyorlardı; ama içinde gerçekten sadece bir cevap isteyen bir parça vardı.
"Yani... yani hiç olmamış gibi mi davranıyoruz o zaman? Belli ki o zamandan beri bunun üzerinde bayağı düşünmüşsün. Seni öptüğüm için bana kızgın mısın? Yoksa sadece "ama ben geyim" bahanesinin arkasına mı saklanmaya çalışıyorsun, çünkü cidden, tanıştığımız ilk günden beri bana tam aksi mesajlar veriyorsun."
"Evet, ama bunlar sadece eğlencenin bir parçası! Ben senin öylece..." anlaşılamaz, tuhaf bir el hareketi yaptı, "Üstüme atlamanı... beklememiştim..."
"Ben senin üstüne atlamadım." Baekhee'nin gözleri kısıldı, "Ayrıca kurbanı oynamayı kes, sen de hiç beni itmiyordun. Eğer doğru hatırlıyorsam tam tersi, ellerini saçlarımdan geçiriyordun..."
Kyuhyun elini kaldırarak Baekhee'yi durdurdu.
"Ben bir erkeğim. Ve... ve sen de hiç fena öpüşmüyorsun." Baekhee suratına yayılan kendini beğenmiş yarım sırıtışa engel olamadı. "Öf, öyle sırıtma! O... öpücük her ne.... içindiyse teşekkürler, ama gerçekten, gerçekten sadece bunu aşalım artık. Ne hissettiğini sandığını biliyorum ama bu aşk değil. Ben sanıyordum ki , ne bileyim, arkadaş oluyoruz sandım. Ama sanırım seni yanlış yönlendirmişim ve bu benim hatam."
Baekhee itiraz etmek istiyordu; ama Kyuhyun'un ne demek istediğini biraz anlıyordu. Aslında rahat bir arkadaşlığı sonunda rayına oturtuyor gibilerdi ve bu öpücük her şeyi anında yerle bir etmişti. Yani belki de Kyuhyun'un her hareketini fazla incelediği için suçluyudu; ama Kyuhyun'un öpüşüne karşılık vermesi onun suçu değildi!
OF BE! Kyuhyun haklıydı. Onun suçuydu. Kesinlikle en başından bu kadar aptal olduğu için onun suçuydu. Kyuhyun'un zaten tavana vurmuş egosunu okşamakla kalmamış, bir de Baekhee'nin ona aşık olduğunu düşünmesine neden olmuştu.
"Sana aşık falan değilim... ve, ve biliyor musun, kabul. peki, tamam. Her neyse. Seninle hiç konuşmamak gibi bir niyetim olmadı hiç. Eğer bir yetişkin gibi davranıp benimle.... çıkmak... istemediğini söyleseydin bunu kabul edip kaldığım yerden devam ederdim. Ama yooook, sen eski göt haline dönüp benden uzak durarak bana sessizce siktirip gitmemi söylemek zorundaydın. Benden hoş-hoşlanmadığın gerçeğiyle baş edebilirim; ama adam gibi-"
Biri yüksek sesle boğazını temizledi; Baekhee Siwon onlara yaklaşırken söyleyeceği her ne varsa kalanını yuttu. Adamın varlığını fark etmemişlerdi bile. Siwon'un ne kadarını duyduğunu merak ederken yüzü ısındı.
"İşin bitti mi Baekhee?" dedi Siwon, Kyuhyun'a bakıp gülümsedi, "Ah Kyuhyun, sevgililer günün kutlu olsun."
Kyuhyun konuşmaları bölündüğü için sinirli görünüyordu; ama Siwon'un nezaketi bulaşıcıydı, bir süre sonra genç de nazikçe başını sallayarak Siwon'a gülümsüyordu.
"Teşekkürler, senin de. Neden derste değilsin?" dedi Kyuhyun. Siwon elindeki iki boş poşeti gösterdi.
"Dağıtıma yardım ediyordum. Min ve Tiffany'nin yardıma ihtiyaçları vardı; ben de şanslı meleklerden biri oldum."
"Şey, Siwon, dağıtacak başka var mı?" dedi Baekhee. Gözlerini Kyuhyun'dan ayıran Siwon kıza gülümseyerek baktı. "Bende de sadece Min'in bana verdikleri vardı, yani, sanırım bitirmiş olduk." diye omuz silkti, "Ben- ben-"
"Peki Siwon, senin hayran kulübün sevgililer günü hediyelerini yolladı mı?" dedi Kyuhyun, yüzünde şeytani bir sırıtış oluşmaya başlamıştı. Siwon utangaçça bakışlarını yere indirdi ve başının arkasını kaşıdı.
"Ha, gerçekten bana bu sefer ne göndereceklerini düşünmek istemiyorum." dedi Siwon ve Baekhee'ye döndü. "O yenebilir külotu hatırlıyor musun?"
Baekhee homurdanarak elini suratına vurdu; ama sırıtıyordu. "Nasıl unutabilirim ki? Yemene ben yardım etmemiş miydim?" kız göz kırpınca Siwon'la ikisi birden kahkahalara boğuldular.
"Hey, dersten önce vaktimiz var aslında, gidip biraz atıştırmaya ne dersin?" dedi Siwon. Baekhee öneriyi hafif bir gülümsemeyle karşıladı.
"Olur derdim, ama sıkı bir diyetteyim." Kyuhyun'a abartıyla pis pis baktı; ama Kyuhyun gözlerini Siwon'a sabitlemiş duruyordu.
"Tamam o zaman benimle oraya kadar gel en azından. Oradaki kadınlar seni seviyorlar, ben de o atıştırmaları bedavaya getirmeyi düşünüyorum."
"Beni sadece beleş puding almak için mi götürüyorsun Siwon?" dedi Baekhee. Siwon kurt gibi sırıttı.
"Bedava puding kuponu gibisin, seni almazsam olmaz." diye gülerken kolunu kızın omzuna attı ve kafeteryaya yönlendirdi. "Eminim bize bedava yoğurt da verirler, senin için."
Anca köşeyi döndükten sonra Baekhee davet etmeyi bırak veda bile etmeden Kyuhyun'u arkada öylece bıraktıklarını fark etti.
---
Sevgililer gününün kalanı olaysız geçti. Öğlen yemeğinde Yesung gök kuşağı pasta getirdi; masadaki herkese birer dilim verdikten sonra diğer isteyenlere de dağıtmak için gitti. Döndüğünde Baekhee'ye tepesinde küçük bir kırmızı kurdele olan plastik bir kutu uzattı. Baekhee üç tane açtığında vejeteryan barbekü marul dürümü gördü.
"Ayyy Sungie, harikasın!" dedi heyecanla. Yesung tarif hakkında bir şeyleri açıklıyordu ki Baekhee elindeki kutunun ağırlığının biraz değiştiğini fark etti. Aşağı baktığında marul sarmalarından birine saplanmış bir çatal gördü. Çatal bir parça ayırmayı başarıp aldı ve Zelo'nun ağzına götürdü. Zelo mutlu mesut çiğnerken çok ilginç bir şey varmış gibi tavana bakmaya başladı.
Bir yerlerden başka bir çatal daha geldi ve marullu sarmasının bir parçası daha çalınmıştı, bu sefer Siwon tarafından. Sekyung'un da bir parçaya hazırlandığını görüp çabucak kutusunu korumaya aldı. Birisi pastasını aldığında Kangin ne kadar aç gözlü olduğu hakkında kaba bir yorum yapıyordu. Oturduğu yerde dönünce pastasının Kyuhyun tarafından çalınmış olduğunu gördü. Bu sefer Kyuhyun dönüp onunla dalga geçmedi, Baekhee de mutsuzca önüne döndü ve marullu sarmalarını korumaya devam etti.
"İşte, benimkini al." Siwon kağıt tabağını Baekhee'ye uzattı. Tombul kız bütün halinde önüne sürülen dilime baktı. Siwon daha tadına bile bakmamıştı!
"Ne? Neden? Sungie'nin tatlılarını sevmiyor musun?" bu günahkar bilgiyi duyan Yesung Siwon'a pis bir bakış attı. Siwon masum olduğunu gösterircesine ellerini kaldırdı.
"Hayır hayır, geçenki Red Velvet kekinin yarısını ben yemedim mi? Tabii ki tatlılarını seviyorum!" dedi Siwon; Yesung pek hatırlayamamış gibi dursa da yine de rahatlamış gibiydi.
Baekhee keki memnuniyetle kabul etti, Siwon'a marullardan birini isteyip istemediğini sordu. Siwon başıyla onaylayınca peçetelerden birinin üzerine bir tane koyup gence uzattı. Siwon'un verdiği kekin yarısını da Zelo yedi, kendisi az önce iki dilim yemiş olmasına rağmen.
"Ne? Sevgililer günündeyiz, yalnızım ve sıkılıyorum. Bence biraz kilo alsam bir şey olmaz." dedi Zelo ve Eunhyuk'un tabağından çabucak bir patates aşırdı.
Günün ilerleyen saatlerinde spor salonuna Changmin kolunda bir şişme kadın tutarak girdi. Başka herhangi biri bundan kesinlikle utanç duyardı; ama Changmin onu neredeyse bir arkadaş gibi tutuyordu, kolunu beline dolamıştı ve dinleyen herkese onu tanıştırmakla meşguldü.
"Birilerinin bana sevgililer günü için bir SEVGİLİ gönderecek cesareti varmış!" dedi, kahkahalarını tutmaya çalışan Minho'ya. Baekhee gence sahip olduğu bütün akıl sağlığını tamamen kaybetmiş gibi bakmaya devam etti.
"Baekhee, bu Sooyoung. Sooyoung, bu da Baekhee." evet, kesinlikle aklını kaçırmıştı. Changmin neşeyle güldü, "Komik olan ne biliyor musun? Saçlarınız neredeyse birbirinin aynı. O kadar komik ki neredeyse ironik!"
Sooyoung Baekhee'ye ölü gözleri ve yumuşak, açık yuvarlak ağzıyla balık gibi baktı. Şişme kadın çıplaktı, memeleri küçüktü ama üzerine koyu renk dik meme uçları yapıştırılmıştı. Karın kısmı düz iniyordu ve daha aşağısının büyük kısmını Changmin'in kolu ve eli gözden saklıyordu.
"Kafan mı iyi senin?" diye sorarken buldu kendini Baekhee. Changmin omuz silkti.
"Yok, sadece acayip depresyondayım." genç kaşlarını çattı, şişme kadın kolunda kaydı ve kafa üstü düştü, burnu Baekhee'nin yanağına çarptı. Changmin onu kenara atınca şişme kadın yere doğru uçtu ve hafifçe sekti.
"Seni orospu!" dedi Changmin, şişme kadına bakarak. Baekhee eğer gencin elinde bir silah olsa kadını kurşunlayarak patlatacağını, sonra şarjörün kalanını da sırf eğlencesine inmiş plastiğin üzerine boşaltacağını biliyordu.
"Onu Yunho göndermiş." dedi Yoona, çok daha sonra, Changmin biraz daha sakinleşmiş ve herkes makinelerdeki çalışma zamanlarına dalmışken. Baekhee Changmin'in spor salonunun köşesinde Kyuhyun'la aceleyle konuşmasını izledi. Yanındaki koşu bandından Zelo konuştu.
"Oldukça komikti aslında. Üstelik Changmin'in yaptığından sonra Yunho'yu intikam istediği için suçlamak zor."
Birkaç gün önce çıkan dedikodudan bahsediyordu Zelo; söylentiye göre Changmin, bir restoranda Yunho'nun ve çıktığı kişinin üzerine sıcak kahve boca etmişti. Baekhee Min'in su katılmamış bir aptal gibi davrandığını düşünüyordu. Bariz bir biçimde Yunho'yu kendine istiyordu, o zaman neden adam olup da çocuk gibi davranmayı bırakmadığını aklı almıyordu kızın.
'Hm, yani aslında dünyanın bu yüzündeki en uyuz pislik göt deliğinin en yakın arkadaşı o sonuçta.' diye hatırlattı Baekhee'nin iç sesi. Tamam, şimdi daha mantıklı olmuştu.
---
Kyuhyun onlara yaklaştığında Baekhee Zelo'yla muhabbet ederek elindeki gülle oynuyordu.
"Saat altıyı geçti, sizi eve bırakayım mı? Nasılsa Changmin'le Jonghyun'u bırakacağım..." sanki kabul edip etmemeleri umurunda değilmiş gibi omuz silkti. Zelo Baekhee'nin yüzünü okumaya çalışarak kıza çabucak bir göz attı.
"Hmm, tamam olur. Bacaklarımı biraz dinlendirebilirim." diye ikisinin de yerine cevap verdi Baekhee, gözlerini devirerek. Kyuhyun başıyla onayladı ve dönüp gitmek için hamle etti; ama sonra durup geri döndü.
"Onu kime vermeyi planlıyorsun?" dedi genç, güle şüpheyle bakarak. Zelo kaşlarını çattı.
"Seni ilgilendirdiğinden değil; ama Baekhee'nin gizli bir hayranı var." dedi genç Baekhee kendini Kyuhyun'un saldırgan cevabına hazırladı; ama bu hiç gelmedi. Bunun yerine gencin yüzünde bir duygu dalgalanması dolaştı ve spor salonunun ışığında görmek çok kolay olsa da Baekhee anlamını çözmeyi başaramadığını fark etti.
"Gizli bir hayrandan olduğunu nereden biliyorsunuz?"
"Yanında not da vardı." dedi tombul kız.
"Görebilir miyim?"
"Hayır."
Konuşma kısa sürmüştü ve Kyuhyun Baekhee'nin çabuk cevabına şaşırmış görünüyordu.
"O kadar mı kötüydü? Gizli hayranının grameri çok mu kötüymüş?"
Baekhee sadece yazısının kötü olduğunu söylerdi; ama Kyuhyun'un kendini beğenmişliğine biraz daha katkı sağlamak istemiyordu.
"Özel bir şey." dedi kız. Notta pek fazla bir şey yazmıyor olabilirdi; ama sırf Kyuhyun'u tatmin etmek için de çıkarıp göstermeyecekti. Genç gözlerini kıstı ve daha fazla bir yorum yapmadan arkasını dönüp yürümeye başladı.
"Geliyor musunuz?" dedi omzunun üstünden, sonra cevap beklemeden kapıyı açtı ve arkasından kapattı.
Baekhee'nin evinin önüne geldiklerinde arabada üçü kalmışlardı ve Baekhee Kyuhyun'un sürmeye devam edip evi geçerek yarım kalan konuşmalarına devam etme şansı yaratacağını umuyordu. Ancak Kyuhyun kaldırımın yanına yanaştı ve arabayı durdurdu.
"Yarın görüşürüz." dedi sadece ve sabırla Baekhee'nin inmesini beklemeye başladı.
"E ben de burada ineyim o zaman." dedi Zelo, kapısını açmaya yeltenerek.
"Seni de bırakmayı planlıyordum zaten, yürümek zorunda değilsin." dedi Kyuhyun. Zelo bir bahane bulmayı denedi, gerekirse Baekhee'de kalmasının sorun olmayacağını söyledi.
"Sorun değil Zelo." dedi Baekhee, koltuğunda dönüp gencin yanağını öptü, "Eve gidince beni ara ve annenleri evden kaçıracak kadar hayvani yememeye çalış."
Bir beş dakikalık saçma veda sohbetinden sonra Kyuhyun bıktı ve kornasına abanarak Zelo'yu şaşırttı ve Baekhee'yi sinir etti.
"Çoktan iyi geceler dediniz, şimdi eve gider misin?"
Baekhee gözlerini devirip yorumu yok saydı ve arabadan inerek ikisine de el salladı. Ve Kyuhyun acelesi varmış gibi davransa da Baekhee iner inmez hemen sürüp gitmedi. Baekhee genç onun güvenle eve girmesini beklediği için fazla memnun hissetmemeye çalıştı.
Bir şekilde Kyuhyun'un onu önemsediği ortadaydı; ama ne kadar...
Sonunda okudum evet. Ay bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama o Siwon ne tatlı olmuş öyle. bundan sonra Siwon Baekhee shipiyorum hayırlı uğurlu olsun. o gül kiden geldi ben biliyorum Baekheeciğim ama yalvarsan da söylemem çatla. ve Kyuyhyun go to hell olur mu bebişim. hepten azıttın y a kendine gel ya da bize gidelim sen kızı vakumlarken iyi sonra iffeti kirletilmiş adam tripleri at yok yeeeaaa. son olarak Yunho nun ve Changmin in acilen bir araya gelmeleri gerek gerçi şu hallaeiri ile de espri anlayışları baya iyi oldu ama :D
YanıtlaSilZelo bebişim sana da şunu yolluyom al bakıyımmm <3