10 Şubat 2015 Salı

Ego Savaşları - 7

Pazartesi ailenin üzerine her zamanki bir gün gibi doğdu; ama Baekhee, babasıyla yaptığı konuşmadan sonra kendini kuş gibi hafif ve her şeyi göğüslemeye hazır hissediyordu.

Aslında harika hissediyordu.

Kangin ona ne kadar şişman derse desin, ya da içi de dışı kadar çirkin pisliklerden biri onu aşağılasa bile içindeki o küçük mutluluk kıvılcımı bir türlü sönmüyordu. Bu sabah güneş parlıyordu, kuşlar cıvıldıyordu, havanın kendisi bile şarkı söylüyordu. Bugün güzel bir sabahtı. Bulduğu ilk yerde ailesiyle arasında olanları - yani sansürlenmiş bir halini; hoşlanmayla ilgili olan bölümü atlamıştı - Zelo'ya hevesle anlattı. Genç keyifle yerinde tepindi.

"Amanın, bunlar hassas konular ve hiçbir şey demediler mi?! Yani, hiçbir şey, bu kadar destek... bizim şey yapmamız... kutlama pizzası yiyelim!"

"Zelo," dedi kız, arkasında Zelo'yla bir fıskiyeye doğru yürürken, "Yapamam."

Genç sinek kovar gibi elini salladı. "Eminim Kyuhyun bir şey demez. Hadi ama Baekhee, bu çok iyi bir haber! Bir kaçamak yapabiliriz!"

Baekhee gencin hevesine gülümsemeden edemedi. Hayatına neşe katacak ailesinden başka birilerinin olması güzel bir duyguydu. Zelo'nun bitmek bilmez bir enerjisi vardı ve ne zaman bu havaya bürünse, Baekhee'nin ruh hali nasıl olursa olsun, enerjisini ve hevesini bir şekilde ona da bulaştırmayı başarıyordu. Ama verilmiş bir sözü hatırladı ve kulaklarına kadar kızardı, elini saçlarına attı, utangaçça kafasını kaşıyarak Zelo'ya baktı.

"Yapardım, gerçekten, çok ciddiyim, o kadar mutluyum ki bir boğayı çevirme yapıp tek başıma bitirebilirim; ama..." Baekhee'nin sesi cümlenin sonunda zayıflayarak söndü. Zelo onun gerginliğini titreyen ellerinden fark etti; gülümsemesi meraklı bir somurtmaya dönüştü.

"Ama, ne?"

"Birileri, belki, sadece belki, beni sinemaya götüreceğini söylemiş olabilir; AMA eğer üç kilo daha verirsem." diye tereddütle sırıttı Baekhee. Gencin gözleri kısıldı; büzdüğü dudaklarını düşünceli bir biçimde bir sağa bir sola oynatıyordu. Sonra birdenbire bütün bedeni dimdik oldu ve ellerini inanamazlıkla yüzüne vurup başının yanlarına bastırdı. Yüzündeki sırıtış bir Looney Tunes karakterini aratmayacak cinstendi.

"Kyuhyun sana sinemaya gitmeyi teklif etti; ama üç kilo verirsen! Siz çıkacak mısınız?!"

Aferin, dahi çocuk! demek istedi Baekhee; ama bu sesi kendine saklamaya karar verdi.

"Hayır, yani öyle değil! O sadece, yani, sadece beni biraz, ne kadar mümkünse, biraz biraz daha motive etmek istiyor... anlıyorsun ya." dedi Baekhee, düzgün bir cümle kuramamış olabilirdi; ama karşısındaki Zelo'ydu, o da anlamazsa kim anlayacaktı ki? Genç hemen cevap vermedi, bunun yerine topuklarının üzerinde neşeyle sallanmayı tercih etti. Sonra boğazını temizledi ve ciddileşerek Baekhee'nin gözlerinin içine baktı.

"Yani diyorsun ki bu bir randevu değil. Ben de diyorum ki yeme beni. Kyuhyun bariz bir biçimde senden hoşlanıyor." diye sırıttı genç, "Resmen abayı yakmış ve ben haklıydım! Senden sen olduğun için hoşlanıyor, yoksa umurunda değil sen..."

"Zelo, lütfen!" Baekhee onu durdurmak için iki elini birden havaya kaldırdı ve hafifçe iç geçirdi, "Bu çok fazla bir... yani ben umutlanmak falan istemiyorum. Yani bu çok harika olurdu, yani, demek istediğim eğer.... eğer benimle... çıkmak.... istese bu güzel olurdu; ama bence sadece bana sıkı çalıştığım için bir ödül falan vermek istiyor..."

"Bir öpücükle ödüllendirebilirdi..." diye mırıldandı Zelo sessizce. Baekhee elinde olmadan bir kahkaha patlattı, duymamış gibi yapmaya bile zahmet etmemişti. Bazen bu çocuktan nefret ediyordu! Aşırı sevimliydi. Baekhee ciddi olmaya çalışıyordu burada! Şakayla karışık kolunu yumrukladı.

"Şerefsizim bütün mantıklı düşüncelerimle birlikte benim de ölümüm elinden olacak! Neyse, dedi ki seni de davet edebilirmişim."

"Uuu beybi, üçlü demek!" dedi Zelo ve sanki bunun hayali çok lezzetliymiş gibi dudaklarını yaladı.

"O da Changmin'i çağıracakmış." diye ekledi Baekhee, gencin sapık fantezilerini bölmek amacıyla. Zelo hızla göğsünü tuttu ve kalp krizi geçiriyormuş gibi yaptı.

"Aman allahım bu daha da harika değil mi? Olasılıkların sonu yok..." dedi genç ve bayılıyormuş gibi sağa sola sallanmaya başladı.

"Kendine gelsene be adam!" dedi Baekhee, bir an sonra Zelo dizlerinin üzerine çökmüş kıza tutunarak epilepsi nöbeti geçiriyor gibi kasılıp titrerken.

"Yapabilemem, olabilemez, bu çok- fazla-" Baekhee kenara çekilince genç tam anlamıyla dolaba surat attı. Baekhee umursamazca arkasını dönüp genci arkasında bırakmak için dönecek bir köşe arayarak yürümeye başladı.

"Hey beni terk etme, bebeğim!" diye kıkırdayarak Zelo olduğu yerden fırlayıp Baekhee'nin yanına koştu.

Şaşırtıcı bir biçimde o gün Baekhee spor salonuna gidip şöyle güzel bir ter atacağı anı hevesle bekliyordu. Yeşil öğlen yemeği bile bugün hoşuna gitmişti; salatasının üzerine yağsız, çilek parçalı ve krema gibi tatlı bir yoğurt bile yemişti. Ne yazık ki spor salonuna vardığında tembel bir Hanna Kyuhyun'un o gün orada olmayacağını ve çalışmanın açma germe bölümüyle Yoona'nın ilgilenmesini istediğini duyurdu. Yoona bu konuda pek şaşırmış görünmüyordu, Baekhee Kyuhyun'un ona bunu önceden haber verdiğini düşündü.

Bir anlığına Baekhee kendine Kyuhyun ona o cumartesi hiçbir şey söylemediği için somurtma izni verdi; ama sonra çabucak bu düşünceyi kafasından kovdu. Kyuhyun onun sevgilisi falan değildi, kıza herhangi bir şey söylemesi gerekmiyordu. Kızın kişisel koçu falan da değildi, hesap vermesi de gerekmiyordu. Baekhee etrafa baktı; kimse bu durumu umursamış gibi görünmüyordu, Yoona onlara başlamalarını söylerken herkes sessizce yerini alıyordu. İç geçirerek Baekhee onu havada çak yaparak karşılayan Minho'nun yanında yerini aldı.

45 dakika sonra Yoona onlara pilates lastiklerini bırakıp aletlere dağılmalarını söyledi. Baekhee geride kalıp herkesin makinelere dağılmasını bekledi ki Yoona'yla özel olarak konuşabilsin. Yoona tabii ki bunu mutlulukla kabul ederek Baekhee'yi tartının olduğu köşeye götürdü.

"Şey- yani biliyorum, beni ilgilendirmez; ama..." diyordu ki Baekhee, Yoona ellerini kaldırıp onu durdurdu. Gülümsemesi yumuşak ve anlayışlıydı.

"Kyuhyun'un nerede olduğunu bilmek istiyorsun, değil mi?" dedi kız. Baekhee bu kadar açık bir kitap olduğu için utanarak başını eğdi ve hafif bir baş işaretiyle kızı onayladı. Yoona tatlı tatlı gülüp bir elini Baekhee'nin omzuna koydu.

"Ayy siz cidden çok tatlısınız! Ama üzgünüm, Kyuhyun'un nereye gittiğini bilmiyorum. Bana nereye gideceğini söylemedi, sadece dün gece beni arayıp bugünün seansını yönetip yönetemeyeceğimi sordu. Changmin'e veya onun yakın arkadaşlarından birine sorsan seni daha iyi yönlendirebilirler."
Baekhee şimdi kızın söylediği bütün sözcükleri dikkatle dinleyerek Yoona'nın yüzüne bakıyordu, farkına varmadan parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Yoona ona özür dileyerek gülümsedi, yüz ifadesinden Kyuhyun'un nerede olduğunu bilmediği için gerçekten sadece üzgün olduğu belliydi.

"Pekiiiii..." kızın sözcüğü uzatması Baekhee'yi düşüncelerinden kopardı. Bakışları buluştuğunda Yoona'nın yüzüne merak oturdu. "Siz ikiniz çıkıyor falan mısınız?"

Zelo mantar gibi bitmeye karar verdiğinde Baekhee beceriksizce bir "hayır" kekelemekle meşguldü.

"Selam millet! Baekhee sana bir koşu bandı tutmuştum, niye gelmedin? Ne oluyor burada? Neden sırıtıyorsun? Neden bu kadar terledin? Çok acıktım...." Zelo yüzünü buruşturarak karnını tuttu. Konu dağıldığı için oldukça memnun olan Baekhee uzanıp Zelo'nun rahatça uzanabildiği tek yeri olan omzuna hafifçe vurdu.

"Çıkışta sana yoğurt alırım."

"Peff... aman allahım- tartı!" Zelo'nun kahverengi gözleri tartının yanında dikilmekte olduklarını gördüğü zaman dudakları muzır bir gülüşle yukarı kıvrıldı. "Kesinlikle şuna binmen lazım. En azından şimdiye kadar ne kadar kilo vermişsin, görmek için."

Zelo, Baekhee'nin gözlerindeki dehşet dolu bakışları çok net görebiliyordu, tabii ki görebiliyordu, kim olsa görürdü ve Zelo kör değildi. Ama genç o kadar optimistti ki bunun onun hevesini kırmasına birazcık bile izin veremezdi.

"Hadi ama Baekbaek! Hile yapmış olmuyorsun, bö- böylece cumaya kadar ne kadar daha kilo vermen gerektiğini öğrenebilirsin!" dedi Zelo. Yoona masa tenisi maçı izler gibi bir ona, bir öbürüne bakıyordu; sonunda ne döndüğünü yakaladığı anda hevesle daldı.

"Ah evet, bir sonraki tartı zamanın, harika! Aa şey sen daha, yani, cumartesi tartılmamış mıydın? Ne kadar vermişsin?" diye sırıttı Yoona, umutlu görünüyordu.

"Yarım kilo." diye homurdanarak somurttu Baekhee. Yoona söylediğini anlamış görünmüyordu, Baekhee de böylesi rezil bir bilgiyi bir kere daha tekrar etmek istemiyordu; bu yüzden yardım etmesi için yalvaran gözlerle Zelo'ya döndü. Zelo omuz silkti.

"Çok değil." dedi genç umursamazca, sonra Baekhee'nin göbeğini sıvazladı. "Ama ben de Kyuhyun da onu forma sokmak için çok çalışıyoruz. Şimdi, tartıya çok koca kız ve neler olduğunu görelim."
Biraz rahatlatma çabasından sonra Baekhee sonunda tartıya çıktı; ama dizlerinin yeni doğmuş bir zürafa gibi titremesini önleyemiyordu.

"Gidip ofisten Kyuhyun'un klasörünü alayım." dedi Yoona, Baekhee'ye başparmaklarını kaldırıp koşarak uzaklaşmadan önce. Yanındaki sarı saçlı genç burnundan güldü.

"Kyuhyun'un klasörü mü? L-O-L." dedi Zelo; ama daha bunu söylediğini fark ettiği anda utanarak ellerini yüzüne örttü. Tamam, Zelo'dan bahsediyorlarsa gerçek, yüz yüze bir konuşmada bunu söylemesi pek de tuhaf sayılmazdı, sonuçta çocuk en az Baekhee kadar manyaktı, belki de daha manyak. Muhtemelen daha manyak. Ama sonrasında utanması onu çok daha tatlı yapıyordu. 

Zelo, Yoona dönene kadar Baekhee'ye tartının ne gösterdiğini söylemeye zahmet etmedi. Yoona elinde klasörle sekerek dönerken yolda sadece kısa bir süre Jonghyun'la konuşmak için durdu. Baekhee parmaklarını çaprazlayıp totem yaptı ve Jonghyun'un da gelmemesi için duaya başladı. Neyse ki sadece yarım kilo verdiğini görecek kimse yoktu cumartesi sabahı. Zelo'ya söylemişti tabii ki; ama genç onun en yakın arkadaşıydı, söylenecek başka kimi vardı ki?

Yoona onlara Baekhee'nin daha önce Kyuhyun'un elinde gördüğü not defterini salladı. Kızı ilk birkaç sayfayı çevirirken izledi, sonra birdenbire tam olarak ne kadar kilo verdiğini Yoona'nın da göreceğini fark etti. Kızın gözleri bir sayfayı tararken gülüşünün acımayla dolduğunu gördü ve kendi sonucundan bir daha utanarak bakışlarını kaçırdı Baekhee. O cumartesi bütün gün kendine acıyarak somurtup oturmamış olmasının tek nedeni Kyuhyun'un onu plaja götürmüş olması ve muhteşemden de harika geçen günün Baekhee'nin dikkatini dağıtmaya yetmesiydi.

Kendine geldiğinde Zelo ve Yoona'nın ona soran bakışlarla baktıklarını gördü. Sonra sebepsiz yere kendi kendine gülümsemekte olduğunu fark etti.

"Ne düşünüyorsun?" dedi Zelo, başını hafifçe yana yatırarak. Şu an tam olarak bir şeyi hatırlayıp kendi kendine güldüğün o tuhaf anlardan birine dönüşmüştü. Baekhee daha önce bu anlardan daha fazla yaşadığını söyleyemezdi; ama bu son olacak gibi de görünmüyordu. Neyse ki konuya oldukça çabuk döndüler.

"Önceki kilona bakınca..." diye mırıldandı kendi kendine Yoona, sonuçlara bakarken. Zelo da tartıya bakıyordu. Genç heyecanla viyaklayınca Baekhee karnına oturmuş o taş gibi ağırlığın biraz hafiflediğini hissetti.

"Yarım kilo vermişsin!" diye sırıttı Zelo ve dayanamayıp kızı kucakladı. Baekhee de sonucun mutluluğuyla başı dönerken Zelo'ya sımsıkı sarıldı.

Hassiktir, belki de başarırım! Belki de üç kilo birden verip Kyuhyun'la çıkarım! Bir kulağından diğerine kadar uzanan dev sırıtışı durduramıyordu. Mantıklı tarafı bunun bir randevu olmadığı gerçeğini yüzüne vurmaya çalışsa da Baekhee o mantıklı tarafa bir siktirip gitmesini söyledi; şimdilik hayal kurabilirdi, kendine bu izni vermişti.

Kyuhyun ertesi gün döndü. Baekhee onu okula gördüğünde gidip konuşmaya çalıştı; ama Kyuhyun'un Baekhee'yle muhabbet edecek havada olmayan piç karakteri tarafından başından savıldı. Bu üçüncü defa olduktan sonra Baekhee ona hayvan dedi, çok sevimli bir el işareti çekti ve yürüdü gitti. Kyuhyun koşarak ona yetişti ve onu durdurmak için bileğinden yakaladı. Baekhee yürümeyi bıraktı; ama dönüp arkasına bakmaya zahmet etmedi. Öğleden sonraki iki dersin arasında kalan iğrenç boş zamanlardan birindeydiler (eve de gidemezdin, yapacak bir şey de bulamazdın) ve bu yüzden koridorlar neredeyse boştu. Geçen bir iki kişi de onlara meraklı bakışlar atıp yollarına devam ettiler. Kyuhyun iç geçirdi.

"Baekhee, bugün bu kadar pislik olduğum için üzgünüm, ben sadece..." Baekhee'nin bileğini bıraktı, "Bu sabah biraz... bir tartışma oldu ve bütün günümün ağzına sıçtı. Sonra son tarih testinden D aldım ve seni ilgilendirmeyen daha bir sürü bok ve bu çok..."

Kyuhyun'un cümleyi yarım bırakıp ucuna bunun çok ne olduğunu anlatmak için eklediği sinirli hırıltı, Baekhee'nin sırtından aşağı bir ürpertiler dizisi inmesine neden oldu. Kyuhyun'a bakmak için döndü, daha döner dönmez de gencin yüzündeki yorgun çizgileri fark etti. Kyuhyun'un söylediklerinin doğru olabileceğini fark ettiğinde kızın yüzü yumuşadı.

"Yani bunu başından da söyleyebilirsin. Hani bana defolup gitmemi söyledikten sonra bunu umursamamamı bekleyemezsin, benim de du..."

"Biliyorum, biliyorum. Öf, bazen gerçekten çok çıtkırıldım oluyorsun." Kyuhyun'un sesi dalgacıydı ve genç Baekhee'ye gülümsediği zaman sözcükler normalde olacaklarından daha az incitici oldular. Tombul kız gözlerini devirdi.

"Peki dün neredeydin?" dedi Baekhee. Kyuhyun kollarını kavuşturup Baekhee'ye soğuk bir bakış attı.

"Şimdi de kız arkadaşım mı oldun? İlla bilmen gerekiyorsa sahibinin bana ihtiyacı olduğu zaman bir çiçekçide yardıma gidiyorum."

"Çiçekçi mi? Kendini beğenmiş, öküz oğlu öküz Kyuhyun'un böyle yumuşacık olmasını hiç beklemezdim. Çok tatlı." dedi Baekhee. Genç kollarını çözüp ellerini pantolonunun ceplerine soktu.

"Yani oranın sahibi benim arkadaşım, maaş almak için falan da orada çalışmıyorum; bu yüzden ne zaman ihtiyacı olsa beni çağırıyor." dedi Kyuhyun ve Baekhee'ye dil çıkardı.

"Vay,  tatlı ve yardımsever. Sürprizlerle dolusun." Az önce Kyuhyun'a iki kere tatlı demiş olmasını umursamıyordu.

"Evet, tabi, aynen. Her neyse, madem benimle konuşma konusunda bu kadar ısrarcısın, benimle bir koşuya çıkmaya ne dersin?" dedi Kyuhyun. Baekhee bir an şok içinde kalakaldı.

"Ne, seninle mi?" diye mırıldandı sonra. Sesi, ikisinin böyle birlikte görülmesinin rezil bir düşünce olduğunu anlatır gibi çıkmıştı. Kyuhyun bu tonu kolayca yakaladı.

"Ne var, sana çalıların arasında tecavüz edecek falan değilim. Yani, eğer nazikçe istemezsen." dedi Kyuhyun. Baekhee güleceğim derken neredeyse boğuluyordu. "Spor zamanı olur. Esnemeden sonra koşu bandına çıkmak yerine kampüsün etrafında koşu yaparız. Nasıl?"

Sesinin neresine kaçtığını bir türlü bulamadığından Baekhee o an sadece başını sallamakla yetindi; bunu yaparken aşırı hevesli görünmemek yeterince zordu, zaten. Kyuhyun başını salladı.

"Tamam, anlaştık o zaman. Yani şimdi o zamana kadar benimle bir daha konuşma, çünkü zaten senin yüzünden derse geç kaldım." Kyuhyun arkasını dönüp uzaklaşmak için hareketlendi; ama gitmeden yeniden kıza baktı. "Sonra görüşürüz, bebek."

---

Pek fazla koşu yaptıkları söylenemezdi. Daha okulun yarısına gelmeden Baekhee'nin bütün enerjisi tükenmişti bile. Baekhee'nin biraz su içip nefeslendiği kısa bir moladan sonra tempoyu hızlı yürüyüşe çevirerek devam ettiler. Baekhee rahatsız edici bulduğu sessizliği rastgele sorularla veya gereksiz şeyleri göstererek doldurduğu için konuşmaları kaçınılmazdı. Sonunda Kyuhyun da pes edince sıcak bir muhabbete başladılar. Kampüsün etrafında bir turu bitirmeyi başardıklarında Kyuhyun bu küçük başarıdan fazlasıyla memnun kalmıştı. Baekhee'nin en azından başladıkları şeyi bitirecek kadar çabaladığını ve bundan çok mutlu olduğunu bile söyledi. Baekhee bu övgülerle o kadar kör olmuştu ki onunla düzenli olarak koşuya çıkmayı kabul etti. Ertesi güne plan yaptılar.

Salı günü, on dakikalık kısa bir esnemeden sonra Kyuhyun Baekhee'yi kenara çekti ve koşuya erkenden çıktılar. Yoona grubun başında kalmıştı. Bir kere daha Baekhee Kyuhyun'dan çok daha çabuk yoruldu; ama kendin en azından yarı yola varmak için zorladı. Kalan yolun büyük bir kısmında tempolu yürüyüş yaptılar, en azından Kyuhyun yolun sonunu hafif bir koşuyla getirmeyi önerene kadar. Baekhee çabucak kabul etti, kasları zaten sıcaktı ve o son koşu, sanki çok büyük bir şey başarmış gibi harika hissettirmişti.

Çarşamba günü koşuya gitmediler. Kyuhyun grubun performansıyla daha fazla ilgilenmesi gerektiğini söyleyerek koşuyu iptal edince Baekhee'nin canı sıkılmıştı. Bencilce somurttu. Kyuhyun'un gruptaki herkesin çalışmasına yardımcı olması gerektiğini biliyordu; ama onun sadece kendini çalıştırıyor olmasını istemekten kendini alıkoyamıyordu.

Perşembe günü Kyuhyun Baekhee'ye Zelo'yla ya da zamanı olduğunda kendi başına koşuya gitmesini önerdiğinde kız bunun koşu ritüellerinin sonu olduğunu biliyordu. Cuma sonunda geldiğinde Baekhee tartılıp bu haftayı da atlatmak için fazlasıyla hevesliydi. Kendini heyecanlı ama gergin buldu; en azından biraz kilo verdiğini biliyordu, çünkü bedeni öncekinden farklı hissettiriyordu. Bu hafta kesinlikle kilo kaybı konusunda verimli bir hafta olmuştu ve bu sonuçlarında da görünecekti.
Kendini üç kilo daha verdiyse Kyuhyun'la sinemaya gideceği için fazlasıyla mutlu olmadığına ikna etmeye çalıştı. Çünkü, hayır, tabii ki bununla hiçbir alakası yoktu. Her şey onunla ve bedeniyle ilgiliydi, o... aman be, kimi kandırıyordu ki? Kilo vermesi harika olacaktı; ama daha da iyisi Kyuhyun'un bunu onunla beraber kutlayacak olmasıydı.

"Vay be! Tebrikler, Baekhee, tam üç kilo iki yüz gram vermişsin." Kyuhyun'un memnun gülümsemesi kör ediciydi; ama Baekhee gidip ona sarılmak istese de grup arkadaşları ve onların tebrikleriyle sarılmış durumdaydı, üstelik bu gruba aşırı heyecanlı bir biçimde haberi duyar duymaz ona yapışan Zelo da dahildi.

Herkes sakinleşip Zelo da biraz su getirmeye gittiğinde Kyuhyun yaklaştı. Baekhee'ye sarılmadı, Baekhee de eğer Kyuhyun o an ona sarılsa tutup genci öpebileceğini kendine itiraf etmedi.

"Teşekkürler." dedi Baekhee, gerçekten içten gelen bir biçimde; çünkü eğer Kyuhyun olmasa asla bu gerçek başarı hissini tecrübe edemeyebilirdi. İçten sözlerle savunmasız yakalanın Kyuhyun birden utangaç bir biçimde kekeledi.

"Ö-önemli değil." dedi genç, sonra uzanıp Baekhee'nin bileğinden tuttu. Kyuhyun'un sıcak dokunuşu Baekhee'nin midesinin karnında iki takla atmasına neden oldu. Bir an sonra kız avucuna bir şeyin sıkıştırıldığını hissetti ve Kyuhyun elini çektiği zaman ne olduğuna baktı. Bir film biletiydi.

"Son Durak 5'e gideceğiz." dedi Kyuhyun, Baekhee'nin çenesi şaşkınlıkla karnına düşerken. Tombul kız neşeyle gülümsedi; ama bir an sonra kaşları düşünceli bir biçimde çatıldı.

"Nasıl..?" diyebildi kız. Kyuhyun omuz silkti.

"Sana inandım, hepsi bu."

Baekhee sinemaya ertesi gün gideceklerini düşünüyordu; ama Kyuhyun tam o akşam gitmek istediğini söyledi.

"Cumartesi meşgulüm ve sonrasında da sizinle gelmek için muhtemelen fazlasıyla yorgun olurum." öylece 'sizinle' demesi bütün randevu havasını öldürmüştü, Baekhee kaşlarını çatmamak için kendini zor tuttu.

"Saat daha 3.40, film 6.45'te. Eğer şimdi gidersek duş alıp hazırlanacak zamanımız olur, ve... yani Changmin'e benim arabamla gidebileceğimizi söyledim, bu yüzden onu da alacağız. Sen Zelo'yu getiriyor musun?"

Planlarını çabucak yaptılar.

"Zelo daha yakında yaşıyor; bu yüzden önce onu bırakır, sonra seni evine götürürüm." dedi Kyuhyun. Baekhee Zelo'nun evinin aslında onunkinden birkaç sokak ötede olduğunu, bu yüzden ilk bırakması gereken kişinin kendisi olduğunu söylemek isterdi; ama Kyuhyun'un gözlerinde dilini tutmasını sağlayan bir ışıltı vardı. Başıyla onayladı ve Zelo'yu bulmaya gitti.

Yoona da onlarla beraber çıktı; ama yolda bir arkadaşının evinde durdu. Hazır olduklarında Kyuhyun'un gelip onu almasını istedi. Baekhee yolcu koltuğunda, Zelo kim bilir neler hakkında bitmeyen bir konuşmayı sürdürürken bile gözleri pencereden dışarı sabitlenmiş bir biçimde oturuyordu. Kyuhyun onun evinin önünden geçerken durmadığı zaman nefesini tutup Zelo'nun bunu hatırlatmasını bekledi.

Beklediği gibi olmadı. Zelo bir an sessizleşti, sonra tek kişilik derin muhabbetine kaldığı yerden devam etti. Baekhee tuttuğu nefesi rahatlayarak bıraktı. Zelo arabadan inerken Baekhee'ye gizlice göz kırptı; Baekhee'nin pişmiş kelle gibi sırıtmamak için bayağı çabalaması gerekti. Kyuhyun aynen geri dönüp Baekhee'nin evine ilerledi.

"Seni kendi evime götürüp kıyafet ödünç vermeyi isterdim; ama... sanırım fazla küçük gelirler." dedi genç, umursamaz bir biçimde. Baekhee gözlerini devirdi.

"Bakıyorum da kusursuz bir göte dönüşmen pek uzun zaman almadı." dedi kız. Kyuhyun ona göz kırptı.

"Üç kilo müthiş bir şey. Harika bir ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum."

Baekhee'nin içindeki ses BİZ?!!?!!?? diye bağırmaktaydı; ama Baekhee'nin evinin önüne park ederlerken kız sessiz kalmayı tercih etti. Aslında sadece kendisinin ineceğini düşünüyordu; bu yüzden Kyuhyun düzgünce kaldırıma park edip motoru kapatırken gencin aklından bu sefer nasıl bir hinlik geçtiğini merak etti. İlk başta Kyuhyun'un sadece onu beklemek istediğini düşünmüştü; ama genç kapıyı açıp arabadan indi. Arka koltuktan çantasını aldı ve tek kelime etmeden Baekhee'nin evinin ön kapısına doğru yürümeye başladı.

Baekhee arabadan aceleyle çıktı, inerken kendi çantasını da hatırlayıp onu da aldı ve kapıyı kapattı. Tam genç kapı zilini çalarken onun yanına koştu. Daha ön kapıya çıkan dört merdiveni tırmanamamıştı ki annesi kapıyı açtı, açtığı anda da yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı.

"Kyuhyun! Bu ne güzel sürpriz!" derken kadın çoktan gencin sırtına nazikçe vurarak onu içeri yönlendiriyordu bile. Bir an için omzunun üzerinden baktığında Baekhee'yi şok içinde ikisine bakarken gördü.

"Baekhee! Neden bana misafirimiz olduğunu söylemedin?" diye kızdı Saya, ardından içeri gelmesi için ona el salladı. Kız içeri girdiğinde kadın kapıyı arkalarından kapattı.

"Peki, Kyuhyun, akşam yemeğine kalacak mısın?" dedi Saya, Baekhee'yi gizlice kolundan cimcikledikten sonra Kyuhyun'un yanına giderek.

"Şey, ben özür dilerim Bayan.... Saya, ben aslında Baekhee'yi sinemaya götürecektim. Bu sizin için sıkıntı mı olur? İsterseniz bunun yerine akşam yemeğine de kalabilirim."

Baekhee Kyuhyun'un kafasının arkasını yumruklayarak karpuz gibi yarmak istiyordu. Babasına birinden hoşlandığını söylemiş ve olumlu tepki almış olabilirdi; ama bunu zavallı adamın gözüne sokması da gerekmiyordu. Kyuhyun yürüyen bir ima makinesi gibiydi, bariz bir biçimde yalan olan bir şey ima ederek ailesinin aklını karıştırabilir ve gerçekten birlikte olduklarını düşünmelerine neden olabilirdi. Bunun olmasına izin veremezdi.

"Üç kilo vermişim, anne!" dedi çabucak, annesi anında neşeyle parladı, "Biz de kutlayacağız işte... arkadaşlarla birlikte."

"Ah peki, tamam o zaman. Tebrikler, bebeğim!" dedi Saya onlara kısa bir süre baktıktan sonra ve gururlu bir gülümsemeyle gidip kızına sarıldı.

"Biraz ileri gidiyorsam özür dilerim; ama burada duş alıp giyinsem sorun olur mu? Gidip diğerlerini almadan önce biraz zamanımız olur diye dü..."

"Fazla söze gerek yok tatlım." diye elini sallayarak durdurdu onu Saya, "Sen gidip duş alabilirsin, sonra da misafir odasında giyinirsin; ama tabii ki beraber giremezsiniz."

Baekhee bir an kadına gerçekten aklını peynir ekmekle yemiş gibi baktı, sonra hızla Kyuhyun'a dönüp pis bir bakış attı. Gencin çantasına baktığı zaman ne kadar tombul durduğunu fark edebiliyordu; bunun onun kıyafetleri olduğu fazlasıyla barizdi. Piç herif, bunların hepsini planlamıştı! Kyuhyun onun yanına gelip koluna girerek kızı yanına resmen yapıştırdı.

"İyi çocuklar olacağımıza söz veriyoruz!" dedi Kyuhyun ve Saya gülümsemeyi kesmeyince devam etti, "Şimdi, beni banyoya götür."


2 yorum:

  1. bunu oglen okudum ama yorum simdiye kaldi dersim vardi mianhae once bi seyi soyliyim unutmadim kyu zelo ve baekhee nin arabada olduklari ywrde bir cumlede zelo yerine luna yazmissin duzelt onu bn anlarim ama civcivlerimin kafasi karisir. simdi yoruma gelecek olursak baekheenin en azindan kendisine kyu konusundaki hislerini itiraf etmesi ve hatta bunu zeloylapaylasmasi muthis zeloya dair hislerimi biliyorsun tekrar dile getiemeyecegim XD ama o nasil bbir azimdir sinema icin uc kilo veren baska seyler vaat etse kyu adrian lima olur lan ha bu arada baekhee nin kyunun sevgilisi modlarinda yoklugunu sorgulamasi da ayri bir hosuma gitti soylemeden geçemeyeceğim. kyu hadi itiraf et sen de yaniksin bu kiza. da baekhee uzulecek sanki ben o date in sonu kotu bitiyor diye hatirliyor gibiyim neysee de bu saya nin yanlis anlamalari ne olacak he yani birlikte yikanacaklardi oha ve de cus diyorum sana saya teyzeeew bence bu saya teyze direk olarak sulbiye sultqn ha kimse o kadar dirty mind olamaz yoksa. neyse cenem duatu suauyor ve yeni bolum yolunu gozluyorum efendimm XD

    YanıtlaSil
  2. düzelttim o minik hatayı da merak etme sen :D hayır benim anlamadığım kız mal mı abi çocuk geyim ben diyip duruyordu, yine de aşık oldu umut besliyor. çocuk mal mı, ben geyim deyip duruyor sonra "sana inandım"lar falan. zaten yeni bölüm sinirlerimi iyice gerdi xD

    date'in sonu hem iyi hem kötü bitiyor aşkım yazacağım onun son kısmını postalayacağım bugün yarın. ya ben inanıyorum baekhee benim saya da annem; yani bir anne kız ancak bu kadar çatlak, bu kadar mal geri zekalı vs olabilir. ama yani baekheenin mallığı beni öldürüyor yaaa xD

    YanıtlaSil