Kumaş gerildi, karşısındaki muhteşem kalçaları sararak harika bir manzara açığa çıkardı...
"Şimdi bekliyoruz..."
Manzara önünde durup onu sinir etmeye devam ediyordu; sadece bir tepki vermek, mümkünse saldırıp devirmek ve ortadan kaldırmak istiyordu kız.
"Şimdi tekrar, sekiz defa."
Ah, işte şimdi de hoplamaya başlamıştı. Hareketin ritmiyle, yukarı-aşağı, yukarı-aşağı. Bir erkeğin böyle kalçalara sahip olması bir günah olmalıydı. Ortalıkta sallanan gereksiz tek damla yağ yoktu ve muhteşem görünüyordu. Baekhee bacaklarının hareketle yandığını hissedebiliyordu; ama bu içindeki kıskançlığa kıyasla hiçbir şeydi.
Sekiz kere daha.
Kyuhyun döndü ve hareketi düzgün yaptıklarından emin olmak için gözleriyle grubu taradı. Baekhee çabucak gözlerin kaçırdı ve bütün bacaklarını kavuran yanma hissiyle yere devrilmemek için bakışlarını aşağı dikti - sanki bakarsa düşmezmiş gibi. Ama bedeninin bütün alt yarısını saran o yanma ve acı hissi sadece kötüye gidiyordu.
"Minho, hareket sırasında karnını içine çekmeye çalış; sen de Baekhee." dedi Kyuhyun. Baekhee'nin ona fırlattığı öldürücü bakışları görmedi çünkü diğerlerine neyi yanlış yaptıkları hakkında sözel bir işkence seansına girişmişti.
"Piç, ne zaman insana nazik davranacağı hakkında hiçbir fikri yok." dediğini duydu Baekhee Minho'nun. Gencin nefesleri biraz düzensizdi; ama squatları yapmayı bırakmıyordu. Baekhee gülmeyi başardı, ardından derin bir nefes aldı. Kyuhyun yeniden önlerine geçmişti; ama sınıfa sırtını dönmektense squatları onlara bakarak yapmayı tercih etti. Yüzü tamamen konsantreydi ve nefes alış verişlerindeki ritim otomatik olarak oluşmuştu.
"Üç... iki... bir... şimdi dur ve aşağı bastır, ona kadar sayıyoruz." söyleneni yaptılar. "Şimdi ayağa kalk ve sık."
Baekhee dümdüz ayakta durduğuna hiç bu kadar memnun olmamıştı, kalçasındaki kaslar otomatik olarak kendi kendilerine kasıldılar.
"Tamam, şimdi olduğumuz yerde koşuyoruz, yirmiye kadar."
Kyuhyun nefeslenmelerine izin vermeden hemen harekete başladı ve önündekilere de beklentiyle baktı. Bütün grup hareketi taklit etti. Baekhee ağzından derin derin nefes almaya çalıştı; ama bu zordu. Neredeyse bir saattir çalışıyorlardı ve her zamankinden çok daha stresliydi. Kyuhyun normalde onları otuz dakika kadar çalışmaya hazırladıktan sonra aletlere yollardı; ama bugün nedense aşırı ağır egzersizlerle sonsuza kadar çalıştırma konusunda ısrarcı gibiydi. Baekhee hareketi yaparken biraz sarsaktı ve birkaç defa Minho'ya çarptı; ama Minho önemsememiş gibiydi.
"Ve yirmi. Şimdi de biraz yoga hareketleriyle esneyeceğiz."
Baekhee çalışma arkadaşlarının homurtularını duyabiliyordu; ama kimse açık açık isyan etmedi. Bunun yerine sadece Kyuhyun'u dinlediler. Esneme sadece beş dakika sürdü ve az önceki ağır egzersizin bıraktığı gerginlikler ve hassas noktaları rahatlattıktan sonra bıraktılar.
"Pekala millet, bugünlük bu kadar yeter."
Kyuhyun'un sözleri sanki bir kuklacı kuklalarının ipini kesmiş gibi bir etki yarattı. Herkes kendini yere bıraktı; spor manyağı Sungmin bile somurtup bacaklarını ovuşturuyordu.
"Öf be, hiç bitmeyecek sandım!" dedi birisi Baekhee'nin arkasından. Kyuhyun sınıfını eğlenerek izliyordu. Baekhee'nin bakışlarını yakaladığında ona davetkar bir biçimde göz kırptı. Baekhee'nin gözlerini devirecek kadar bile enerjisi yoktu, sadece başının önüne sarkmasına izin verdi ve boş boş halıya baktı.
"Pekala..." diye başladı Kyuhyun; birisi homurdanıp birkaç küfür savurdu.
"Kyuhyun, lütfen bu çalışmanın ardından bir de aletlere geçmeyeceğimizi söyle." dedi Sungmin şok içinde, su şişesini yanağına yaslamış serinlemeye çalışıyordu. Şeytani antrenör pis pis sırıttı; ama başını iki yana salladı.
"Bugün değil. Ama yarın benim yokluğumda hepinizden o aletlerde sanki ben varmışım gibi çalışmanızı istiyorum."
Yokluğunda mı? Baekhee başını kaldırmak için bir yerlerden biraz kuvvet buldu ve Kyuhyun'a içten bir merakla baktı. Yarın burada olmayacak mıydı? Bununla ilgili kafasını deşmeye başladı; mutlaka bir şeyler biliyor olmalıydı. Elbette daha önce bundan bahsetmiş olması gerekiyordu.
"Ne demek, yokluğunda? Yarın gelmiyor musun?" dedi Minho.
"Hayır. Aslında size önceden söylemeyi unuttum; ama sonra sonuçta fark etmeyeceğini düşündüm. Yarın gelmek için fazla meşgul olacağım, bu yüzden hepiniz bu aletlerde yarım saat çalışacaksınız - Baekhee sen kırk beş dakika çalışacaksın." dedi tombul kıza bakarak, karşılığında bir orta parmak aldı. "Esnemek isterseniz bu alan ben yokken de bir yere kaçmıyor.Sadece... kaytarmayın, tamam mı? Hepinizle konuşuyorum şu anda Baekhee."
"Ben kaytarmıyorum!" dedi Baekhee, isyanla.
"Ama istiyorsun. Yani demem o ki, fırsattan istifade performansını bozma sakın. Yakında seni tekrar tartacağız, bu sefer en az iki kilo vermiş olmanı bekliyorum." dedi Kyuhyun. İki kilo mu? Baekhee o günden beri en az bir düzine şekerli kurabiye götürmüştü. Pazar küçük kuzeninin doğum günüydü! Ne yapsaydı? Teyzesinin yapmak için o kadar uğraştığı şeylerden yemese miydi? Hiç sanmıyordu! Hem iki kilo çok fazla bir beklentiydi. Kafasını sakin tutmak için Kyuhyun'un yorumunu yok saymaya karar verdi, bir kilo daha verse yine her şey fıstık gibi olurdu.
"Ben ciddiyim Baekhee. İki kilo vereceksin, yoksa evine gelip annenle konuşmam gerekir." diye tehtit etti Kyuhyun. Sınıfın kalanı Kyuhyun'un aptal bir şaka yaptığını düşünerek sadece gülmekle yetindi; ama Baekhee donakaldığını hissetti. Sonra Kyuhyun'un nerede oturduğunu bilmesinin imkansız olduğunu hatırladı. Sırıtarak kahkahalara katıldı. Antrenör gözlerini kısarak baktı, dudaklarında yavaşça şeytani bir gülümseme belirdi.
"Sadece seni korkutmaya çalışıyor." dedi Minho, Baekhee'yi hafifçe dirsekleyerek, "Aynen devam et sen, elbet bir gün sonuç alırsın."
Baekhee bu sözlerle biraz daha rahatlamış hissederek başıyla onayladı. Minho da yeni başlamıştı - tamam, bu tam olarak doğru sayılmazdı. Geçen sene derslere katılmış ve üç ayda tam on kilo vermişti. Sonra kilosunu kendisi koruyabileceğini düşünerek bırakmıştı. Ama göbeği büyümeye ve kolları kalınlaşmaya başlayınca o da kendini tekrar burada bulmuştu.
"Ve sen." dedi Kyuhyun, Minho'yu işaret ederek, "Hanna dersten sonra seni görmek istediğini söylüyordu. Muhtemelen odasındadır."
Minho başıyla onayladı. Kyuhyun'un keskin bakışları Baekhee'nin üzerinden kayıp bütün sınıfta dolaştı, sonra gelip yeniden tombul kızın üzerinde durdu. Baekhee güvensiz hissederek titredi, bir ders bitiminde Kyuhyun ona böyle baktığında hep hissettiği gibi. Kyuhyun, Sungmin, Jonghyun gibi diğerleri spor yaparken fazla terlemezdi; ama dünyada her tarafa kırık bir yangın musluğu gibi su fışkırtan terleyici cins de vardı. Ne yazık ki Baekhee onlardan biriydi ve kesinlikle spordan soğumamış ve terliyken seksi göründüğünü söyleyemezdi.
Kyuhyun bunun hakkında ona utandıracak bir şey söylemedi, Baekhee oldukça müteşekkir oldu. Antrenörün kaba, istenmeyen, nezaketsiz yorumlarını dile getirme şekli ya herkesin onunla beraber kahkahalarla gülmesine, ya da Baekhee'ye sempati dolu bakışlar atmasına neden olurdu. Antrenörü bu sefer ona gülümsedi ve odanın diğer köşesine gitmeden önce ona çabucak bir kere daha göz kırptı.
Aslında Kyuhyun'un ona beyinsiz bir cinsel obje gibi davranması bir çeşit iltifat gibiydi, çünkü Baekhee kendini oldukça itici buluyordu; bu yüzden Kyuhyun'un flörtlerinde olumlu bir taraf vardı. Yine de biraz rahatsız ediciydi ve Baekhee bazen kendini bulduğu bütün bezler ve kumaşlarla kapasa mı yoksa aadece Kyuhyun ne tepki verecek görmek için striptiz yapmaya mı başlasa bilemiyordu.
Beyni kendisinin striptiz yaptığı bazı görüntüler oluşturdu ve Baekhee bunları oldukça rahatsız edici buldu. Şüphesiz Kyuhyun'un kendini manastıra kapatması için yeterli bir neden olurdu bu.
***
Söz verildiği gibi ertesi gün harika bir biçimde Kyuhyun'suz bir öğleden sonra geçirdi ve Baekhee kendini egzersiz grubundaki diğer kişilerle sohbet ederken buldu. Sungmin ve Minho gelir gelmez kendilerini koşu bandına vurmuşlardı, Baekhee'ye muhabbet edecek Jonghyun, Vixen ve diğer iki ilginç insan kalmıştı. Bir tanesinin adının Zelo olduğunu öğrendi. Zelo incecik ve upuzun bir insandı; ama yine de spor salonuna gelip egzersiz yapmaya bayılıyordu, sadece Kyuhyun'un sınıfında değildi.
Bu süre zarfında Baekhee aletlere hiç bakmadı, Jonghyun'un Alaska'ya olan seyahatinden anlattığı hikayeler çok daha ilgi çekiciydi. Bundan hemen sonra Zelo'yla Yu-gi-oh'tan Yami'nin mi yoksa Yu-gi-oh GX'ten Jaden'ın mı daha seksi olduğuna dair bir tartışmaya girdiler. Genç açıkça kördü çünkü orjinal her zaman daha iyiydi. Üstelik Yami daha popüler olmadan önce o diken diken, üç renk saçları efsane taşıyordu.
"Ay Savaşçısı mı, Hırsız Jean mi?" diye daldı Vixen, cıvıldayarak. Baekhee onların ikisinin de bütün bölümlerini yüz kere izlediği için birazcık bile utanmıyordu. Sırıttı. "Ay Savaşçısı!"
"Domuz!" dedi Hanna'nın sesi, gaipten.
"Sensin o!" diye seslendi Baekhee; kızı görmeye çalıştı ama hiçbir iz bulamadı.
Öğlenin kalan kısmını Zelo'yla muhabbet ederek ve yakınlaşarak geçirdi. Çok fazla ortak noktaları vardı ve Zelo'yla konuşmak çok kolaydı. Zamanını spor aletlerinde ter atmak yerine bir avuç fit, ince insanla muhabbet ederek geçirmesi oldukça aptalca ve ironikti.
"Cadılar bayramı partisine kesinlikle bir çift olarak gitmemiz gerek!" diye şakıdı Zelo, spor salonundan çıkarlarken. Sadece düşüncesinin bile onu heyecanlandırdığı belliydi. Kafasını kaşıdı ve üzülerek acaba nasıl reddetse diye düşündü Baekhee; ama Zelo ne düşündüğünü anlamış olacak ki bacağına şakayla karışık bir tekme attı. "Öyle demiyorum be, aptal! Yani, Güzel ve Çirkin gibi, Alaaddin ve lambası gibi, kediyle köpek gibi. Yani birbirini tamamlayan kostümler seçmeliyiz. Şey, benimle o şekilde ilgilenmediğinin farkındayım."
"Oh- yani şey, eee, tamam o zaman." dedi Baekhee rahatlayarak. Hayatında daha önce kimseyi reddetmemişti, kırıcı olmadan nasıl yapılacağını bilmiyordu. Zelo'yla aralarında tuhaf bir soğukluk olmasını da istemiyordu. "Ama kesinlikle güzel ve çirkin olmaz. O kürklü kostümün içinde terden vıcık vıcık olmanı istemem."
Zelo ona tek kaşını kaldırdı. "Ben zaten Güzel olmayı tercih ederdim. Çok havalı." dedi ve saçını savurduktan sonra Baekhee'ye dil çıkardı. Baekhee sevinçten ağlayabilirdi. Ruh çatlağını bulmuştu!
***
Ertesi gün Kyuhyun'un dönüşüyle her şey eski halini aldı. Genç önceki gün ne yaptıklarıyla ilgili kimseyi sorgulamadı, herkesi nazikçe selamladı ve bunu yaparken yüzüne Baekhee'nin nefesini kesecek bir gülümseme yapıştırdı. Böyle özgürce gülümsediği zaman çok tatlı görünüyordu.
Ondan sonra aletlere geçmeden önce ısınmalara başladı. Isınma bittikten sonra dağıldıklarında yenilerden bir tanesi eliptik bisikletle başlamaya kalktı ve Hanna gelip onu haşlayana kadar abuk sabuk hareketlerle çırpındı. Çocuğun adı Lawliet'ti, Baekhee kadar şişman değildi; spora gelmesini gerektirecek kadar kilolu olmaya yakın bile değildi. Çocuk soluk ve çöp gibiydi, spor salonunda ne aradığını anca Allah bilirdi.
"Hey, Baekhee! Bebeğim benim!" diyen ses, Zelo kollarını etrafına dolamadan önce aldığı tek uyarıydı - yani en azından ne kadar sarabilirse.
"Zelo, aşkım!" dedi ve Baekhee de gence sarıldı. Zelo tam bir çatlak gevezeydi, boş ve sessiz bir saniye bile bırakmıyordu; Baekhee başını sallayarak ve zaman bulduğunda cevap vererek hevesle dinledi. Konuşmanın ortasında kalçasına yediği sert bir tokat korku ve acıyla yerinden sıçramasına ve neredeyse düşmesine sebep olduğu zamansa başını hızla çevirdi; Kyuhyun'un koşarak uzaklaştığını görmek için tam zamanında bakmıştı. Antrenör artık boş olan bisikletleri işaret etti, gözleri açık ve net bir biçimde koca kıçını birinin üzerine koymasını söylüyordu.
"Bu gerzek bir gün kıçımı dümdüz edecek." diye somurttu ve Kyuhyun'un vurduğu, hala sızlayan yeri ovuşturdu. Zelo Kyuhyun'a doğru gülümsedi ve sonra Baekhee'ye tekrar baktı.
"Sadece seni gözetiyor. Tüm antrenörler müşterileri için en iyisini isterler. Bir gün kendini ona teşekkür ederken bulacaksın." dedi Zelo. Lawliet konuşmalarına katıldı; ama çocuk o kadar kayıptı ki Baekhee onun üye olup olmadığını merak etti. Koyu saçlı çocuk Baekhee'ye kartını gösterdi; onlara Hanna'nın öğrencilerinden biri olduğunu söyledi. Baekhee kaşlarını çattı. Hanna ona onu çalıştırmak için fazlasıyla dolu olduğunu söylememiş miydi? Kız bu yüzden Kyuhyun'a kalmamış mıydı zaten?
"Batının Kötü Cadısı ortalıkta yok, ne yapmayı düşünüyorsunuz?" Lawliet hakkında bir başka tuhaf şeyse Hanna'ya Batının Kötü Cadısı diye hitap etmesiydi ki bu Baekhee'yi Hanna'nın yeşil derili ve sivri şapkalı bir sürü istenmeyen görüntüsüyle baş başa bırakıyordu. Lawliet'a uzaydan geliyormuş gibi baktı.
"Niye ona öyle diyorsun ki?" diye soracak cesareti bulan Zelo oldu.
"Kime?"
"Hanna'ya." diye cevapladı Baekhee.
Lawliet başını yana eğdi, baş parmağını dudaklarına bastırdı. "Hm. Söylemem."
Baekhee Zelo'ya baktı, Zelo da gözlerini ona dikmişti.
"Şey, biz sadece nedenini merak ediyoruz yani- AH! BU ACIDI! SİKİCEM AMA!" Baekhee tam kıçının ortasına isabet eden özellikle güçlü bir tekmeyle neredeyse kafasını tavana çarpacak kadar sıçradı. Tekmenin acısını bütün bağırsak sisteminde hissettiğine yemin edebilirdi.
"Kıçını kaldır ve aletlere geç, on beş dakikan falan kaldı." dedi Kyuhyun, öfkeyle haykırma isteğini zar zor bastıran gözleri dolu bir Baekhee'ye dik dik bakarak.Genç uzanıp tekmelediği yeri nazikçe birkaç kere patpatladı. "Bunun için özür dilerim."
Baekhee suratının ortasına sıkı bir yumruk geçirmek için hareketlendi; ama Kyuhyun lanet bir ninja gibi kaçmayı başardı ve geniş bir sırıtışla uzaklaştı.
***
Cumartesi günkü tartı macerası pek de beklendiği gibi gitmedi. Henüz bir kilo vermiş olmanın sevinci tamamen kaybolmamış olsa da Baekhee cumartesi sabahı spor salonuna giderken biraz gergin hissediyordu. Okul ders çalışmak isteyen veya kütüphaneyi kullanan öğrenciler için hala açıktı; ama sınıfların olduğu ana bina kilitliydi.
Kyuhyun günlük giyinmişti. Altındaki koyu, dar pantolon belinden biraz aşağı kayıyordu, üzerinde mat yeşil bir ceket vardı, altına da soluk mavi bir tişört giymişti. Saçları sanki daha yeni duştan çıkmış gibi biraz nemliydi, klimalı odada yüzü soluk görünüyordu. Soohee girişteki masasında değildi ve Hanna da ortalarda dolanmıyordu. Ortalık oldukça sessizdi ve Baekhee birden kendini keşke Zelo'yu da çağırsaydım diye düşünürken buldu.
"Tüm günü sana ayıramam." dedi Kyuhyun, Baekhee'ye tartıya çıkmasını işaret ederek. Baekhee karşısındaki genci bu kadar kötü bir ruh haline sokanın ne olduğunu merak etti; ama kafasına takmadı, muhtemelen onu ilgilendirmezdi. Çantasını yere bıraktı ve güvenle tartıya doğru yürüdü. Üzerine çıktı, dümdüz karşıya baktı ve bekledi.
"Yarım kilo vermişsin. Tebrikler, resmi olarak bir vakit kaybısın." eh, en azından biraz kilo vermişti.
"Vakit kaybı mı? Vaktin için aylık ödeme yapıyorum." dedi Baekhee, takılmadan. Tamam, teknik olarak annesinin parasıydı; ama sonuçta ödeme yapıyordu.
"Evet, tabi, görünüşe göre öyle." dedi Kyuhyun, elini saçlarından geçirdi. "Seni motive etmek için ne yapmam gerek? Çünkü anlaşılan egzersiz yaptırmak ve diyetini değiştirmek işe yaramıyor." antrenör gözlerini kıstı, "Tabi bu işi ciddiye almayıp yalnız kaldığın her seferinde abur cubura abanıyorsan o başka bir hikaye."
Baekhee kendini işaret etti. "Kim, ben mi? Hayır, asla, yani imkanı yok, ben neden-"
Kyuhyun'n bakışı sadece daha sertleşip yoğunlaştı. Baekhee gözlerini kaçırabilmek için beynine yalvardı. Sanki cehennemin en derin çukuruna bakmak gibi bir şeydi bu, sadece saf karanlıktı ve soğuktu... çok soğuktu. Sonunda kekelemeye başladı, çözüldü ve başını öne eğerek itiraf etti.
"Yarım kilo ha?" dedi Kyuhyun, inanamazca, "Bir haftalık ağır egzersiz ve sadece yarım kilo mu verebliyorsun?"
Baekhee sadece yere bakmaya devam etti, parmaklarıyla oynayıp Kyuhyun'un onu serbest bırakmasını bekledi. Eve gidip kendisine acımalı, çikolatalı kurabiyeler ve kaymaklı dondurmayla kendini teselli etmeliydi. Kyuhyun iç geçirdi.
"Bak ben, yani ben ve birkaç arkadaşım daha, plaja gideceğiz. Aktivite günü gibi bir şey. Sen- sen de gelsene? Egzersiz yapmak gibi olacak, sadece muhtemelen daha eğlencelisinden." dedi Kyuhyun. Baekhee bunu hazmetmeye çalıştı. Kyuhyun az önce onu arkadaşlarıyla dışarı mı çağırmıştı? Hem de plaja! İşte şimdi dünyanın sonu gelmişti. Baekhee'nin gözleri Soohee'nin masasının karşısında duvara asılı televizyona takıldı. Acaba şimdi CNN'i açsa gökten yağan taşların insanların kafasını yararak bir trajediye neden olduğuyla ilgili bir haber duyar mıydı?
"Sen de beni davet ediyorsun demek. Neye?"
"Az önce söylemedim mi ben sana? Aktivite günü gibi bir şey işte. Arkadaşım Changmin, onu tanıyorsun değil mi?" dedi Kyuhyun. Baekhee başıyla onayladı. "Ailesi Raito plajında eğlenceli bir gün ve yarışma sporları gibi bir şeyler düzenliyor. Bunların çoğu da voleybol, amerikan futbolu, üç bacaklı koşu gibi şeyler, Min'in bayıldıklarından."
Kyuhyun'un bahsettiği her şeyin arasından Baekhee sadece büyülü kelimeleri duymayı beklemişti: bir de beleş yemek.
"İğrenç. Yemin ediyorum acıktığın zaman suratındaki ifade sanki boğulacakmışsın ya da kalp krizi geçirecekmişsin gibi görünüyor." dedi Kyuhyun. Baekhee anında aklını topladı ve Kyuhyun'a pis bir bakış attı.
"Eğer gitmeye karar verirsem şu bahsettiğin... aktivitelere katılmam gerekecek mi?" dedi şüpheyle. Kyuhyun gözlerini devirdi.
"Tabii ki, yarım akıllı! Seni davet ediyor olmamın tek sebebi bu. Zaten muhtelen bütün hafta sonu tembellik edip tıkınmayı planladığından en azından biraz açık havada egzersiz yapmanın senin için iyi olacağını düşündüm." dedi Kyuhyun. Baekhee, yine suçlu ve utanmış hissederek, boğazını temizledi.
"İyi, peki tamam, ben... benim yanımda hiç uygun kıyafet yok." dedi Baekhee. Antrenörü Baekhee'nin arkasına yürüdü ve bisikletlerin birinin arkasından çantasını aldı.
"Sorun değil; seni eve bırakır, üzerini değiştirmeni beklerim." dedi genç. Kyuhyun'un onu evine bırakması fikri çok rahatlatıcı sayılmazdı. Eğer onu biraz tanıyorsa Kyuhyun'un arabasına binip onunla kavga edebilir ve sonunda da Kyuhyun bir uçurumdan aşağı sürebilirdi. Etrafta pek fazla uçurum olduğu da söylenemezdi; ama... kim bilir? Belki de ölmek için tam zamanında bir tanesine denk geliverirlerdi.
"Şey, peki."
Kyuhyun'un bahsettiği her şeyin arasından Baekhee sadece büyülü kelimeleri duymayı beklemişti: bir de beleş yemek.
"İğrenç. Yemin ediyorum acıktığın zaman suratındaki ifade sanki boğulacakmışsın ya da kalp krizi geçirecekmişsin gibi görünüyor." dedi Kyuhyun. Baekhee anında aklını topladı ve Kyuhyun'a pis bir bakış attı.
"Eğer gitmeye karar verirsem şu bahsettiğin... aktivitelere katılmam gerekecek mi?" dedi şüpheyle. Kyuhyun gözlerini devirdi.
"Tabii ki, yarım akıllı! Seni davet ediyor olmamın tek sebebi bu. Zaten muhtelen bütün hafta sonu tembellik edip tıkınmayı planladığından en azından biraz açık havada egzersiz yapmanın senin için iyi olacağını düşündüm." dedi Kyuhyun. Baekhee, yine suçlu ve utanmış hissederek, boğazını temizledi.
"İyi, peki tamam, ben... benim yanımda hiç uygun kıyafet yok." dedi Baekhee. Antrenörü Baekhee'nin arkasına yürüdü ve bisikletlerin birinin arkasından çantasını aldı.
"Sorun değil; seni eve bırakır, üzerini değiştirmeni beklerim." dedi genç. Kyuhyun'un onu evine bırakması fikri çok rahatlatıcı sayılmazdı. Eğer onu biraz tanıyorsa Kyuhyun'un arabasına binip onunla kavga edebilir ve sonunda da Kyuhyun bir uçurumdan aşağı sürebilirdi. Etrafta pek fazla uçurum olduğu da söylenemezdi; ama... kim bilir? Belki de ölmek için tam zamanında bir tanesine denk geliverirlerdi.
"Şey, peki."
"Bayağı uzun sürdü. Ne, seni taciz edeceğimi falan mı düşündün?" Kyuhyun'un sesi kulağa o kadar iğrenmiş geliyordu ki Baekhee'nin ona gözlerini kısmaktan başka seçeneği yoktu. Sertçe gence döndü.
"Yani bütün o göz kırpmalar ve kıç yoklamalardan sonra insan seninle yalnız kalmaktan bile korkar hale gelebilir. Oldukça sapık sayılırsın." dedi Baekhee. Kyuhyun resmen Baekhee'nin ağzına girecek kadar dibine geldi.
"Ah ama bak, işte buradayız... koca spor salonunda tek başımıza. Şimdi seni şuradaki aletlerden birinde kıstırıp çığlık atmanı sağlamam hiç de zor olmazdı." dedi Kyuhyun, sözlerinin doğruluğunu kanıtlar gibi Baekhee'nin yanağını tek parmağıyla okşadı. Baekhee geri çekildi ve Kyuhyun'u itmek için ellerini kaldırdı.
"Sanki hiç hayal etmemişsin gibi davranma şimdi." dedi sadece Kyuhyun dalga geçer bir sesle ve arkasını dönüp yürümeye başladı. "Beni izle."
O tek anda uzanıp aralarındaki mesafeyi kapatarak dudaklarını birleştirmemek Baekhee'nin sahip olduğu bütün gücünü almıştı. Kyuhyun flörtü abartan bir insan olabilirdi; ama Baekhee karşısına dikilip aynı onun yaptığı gibi tepki verirse ve o flörtlerinin arkasını getirmek için gence meydan okursa Kyuhyun o zaman ne yapardı?
Kyuhyun açıkça gey olduğunu söylemişti ve bariz bir biçimde kızlara yem atmak hoşuna gidiyordu. Eğer Baekhee biraz daha dobra olsaydı Kyuhyun'a ateşle oynadığını söylerdi; ama oldukça utangaç bir kız olduğundan şimdilik avantaj Kyuhyun'daydı. Baekhee'yi heyecanlandırabiliyordu; ama asla göz ziyafeti olmaktan daha öteye gidemezdi. Götoş, "arkadaş" sıfatını almayı bile hak etmiyordu. Baekhee'yi "eğlenceli bir gün" için davet etmiş olabilirdi; ama bu onları herhangi bir şekilde arkadaş kategorisine sokmaya yeterli değildi.
Baekhee'nin evine giden yolda konuşmadılar. Kyuhyun'un Audi'sinin harika bir GPS sistemi vardı; Baekhee sadece gideceği yeri işaretlemek için ekrana dokunuyordu ve Kyuhyun zamanını mekanik kadın sesinin yönergelerini dinlemekle geçiriyordu.
"Ah ama bak, işte buradayız... koca spor salonunda tek başımıza. Şimdi seni şuradaki aletlerden birinde kıstırıp çığlık atmanı sağlamam hiç de zor olmazdı." dedi Kyuhyun, sözlerinin doğruluğunu kanıtlar gibi Baekhee'nin yanağını tek parmağıyla okşadı. Baekhee geri çekildi ve Kyuhyun'u itmek için ellerini kaldırdı.
"Sanki hiç hayal etmemişsin gibi davranma şimdi." dedi sadece Kyuhyun dalga geçer bir sesle ve arkasını dönüp yürümeye başladı. "Beni izle."
O tek anda uzanıp aralarındaki mesafeyi kapatarak dudaklarını birleştirmemek Baekhee'nin sahip olduğu bütün gücünü almıştı. Kyuhyun flörtü abartan bir insan olabilirdi; ama Baekhee karşısına dikilip aynı onun yaptığı gibi tepki verirse ve o flörtlerinin arkasını getirmek için gence meydan okursa Kyuhyun o zaman ne yapardı?
Kyuhyun açıkça gey olduğunu söylemişti ve bariz bir biçimde kızlara yem atmak hoşuna gidiyordu. Eğer Baekhee biraz daha dobra olsaydı Kyuhyun'a ateşle oynadığını söylerdi; ama oldukça utangaç bir kız olduğundan şimdilik avantaj Kyuhyun'daydı. Baekhee'yi heyecanlandırabiliyordu; ama asla göz ziyafeti olmaktan daha öteye gidemezdi. Götoş, "arkadaş" sıfatını almayı bile hak etmiyordu. Baekhee'yi "eğlenceli bir gün" için davet etmiş olabilirdi; ama bu onları herhangi bir şekilde arkadaş kategorisine sokmaya yeterli değildi.
Baekhee'nin evine giden yolda konuşmadılar. Kyuhyun'un Audi'sinin harika bir GPS sistemi vardı; Baekhee sadece gideceği yeri işaretlemek için ekrana dokunuyordu ve Kyuhyun zamanını mekanik kadın sesinin yönergelerini dinlemekle geçiriyordu.
Sonunda Baekhee'nin evinin önüne geldiklerinde araba kaldırımın kenarında durur durmaz kız çabucak arabadan çıktı; ama arkasından bir kapı açılıp kapanma sesi daha duydu. Kyuhyun, oldukça kendini beğenmiş bir tavırla ellerini ceplerine sokmuş onun peşinden geliyordu.
"Nereye geldiğini sanıyorsun? Seni evime gelmen için davet etmedim." dedi Baekhee; ama çoktan bahçeye girmişlerdi ve annesinin mavi Nissan'ı evin önündeydi. İç geçirdi. Baekhee sabah evden çıkarken annesi de manavdan bir şeyler almak için onunla birlikte çıkmıştı; ama görünüşe göre çoktan işini bitirip eve gelmişti. Kyuhyun omuz silkti.
"Susadım." dedi genç, Baekhee'nin yanından geçti; daha kız ona durması için bağıramadan hızlı adımlarla park alanını geçmiş kapıya varmış, zili çalıyordu. Baekhee kapının açılıp annesinin Kyuhyun'u nazikçe karşıladığını duyduğunda elini hızla suratına vurdu.
"Merhaba hanımefendi, ben Cho Kyuhyun; Baekhee'nin antrenörüyüm." dedi genç. Baekhee sadece Kyuhyun'un kafasının arkasına, o yumurta şekilli cisim peruk takmış bir balonmuş da Baekhee onu bakarak patlatabilirmiş gibi dik dik bakıyordu. Kyuhyun'un tüm derdi olgun ayaklarına yatarak annesini etkilemekti.
"Onu boşver anne, o sadece manyak bir satıcı..."
"Baekhee, lütfen, abartmayı bırakır mısın?" dedi annesi, onu nazikçe de olsa haşlayarak; "Özür dilerim, Bay Cho..."
"Lütfen, bana Kyuhyun deyin. Eğer Baekhee sizin onun annesi olduğunuzu söylemeseydi ablası olduğunuzu düşünürdüm." dedi genç ve utangaç bir kıkırtı çıkardı, "Oldukça genç gösteriyorsunuz."
Şu piç, şerefsiz, uyuz, pezevenk İBNE! Annesiyle de mi flört edecekti, gerçekten?! Üstelik annesi onu durdurmak için hiçbir şey yapmıyordu! Bütün o liseli ergen kıkırtılarını gururuna nasıl yedirebiliyordu bu kadın?!
"Ah bay- yani, Kyuhyun, bütün kızların aklını başından alıyor olmalısın. Lütfen içeri gel." diyerek annesi kenara çekildi ve tırsınç sapık vampirin içeri girmesine izin verdi.
"ANNE YAPMA! Şimdi her istediği zaman girebilecek bir de..."
"Baekhee, somurtmayı bırakır mısın?" diye homurdandı annesi şakayla ve uzanıp kızının yanaklarını sıkıştırdı. "İçeri gel, ben de şu geçen gün bulduğum az yağlı cheesecake tarifini deniyordum. Düşündüm de, bir dilim denemek isteyebilirsin."
Ah, Baekhee anneciğine bayılıyordu!
"Kyuhyun sen de bir dilim ister misin?"
Ama kahretsin ki insanlara haddinden fazla güvenebiliyordu.
"Buranın bu kadar güzel kokmasına şaşmamalı. Bir de az yağlı mı? Gerçekten harika bir annesiniz. Onun rahat hissetmesini sağlayarak diyetinde Baekhee'yi destekleyebildiğiniz için çok mutlu oldum. Sizin gibi ebeveynlere hayranım." dedi Kyuhyun. İltifat üzerine iltifat... üstelik Baekhee annesi bütün bu iltifatları hiç şüphe duymadan su gibi içerken izlemekten başka bir şey yapamıyordu.
"Aslında benim sana teşekkür etmem gerek. Baekbaek'imi bu egzersiz programına sokabilmen mucize yaratmak gibi bir şey. Genelde pes edip bırakır; ama bir kilo verdiği haberini yetiştirmek için eve geldiği zaman suratını görmeliydin. Ağzı kulaklarına fiyonk olmuştu."
O kadar da sevinmemiştim... diye düşündü Baekhee huysuzca.
"Sadece hala benimle olduğu için mutluyum. Onun için zor olması gerektiğini biliyorum ve muhtemelen zaman zaman ona daha kolay şeyler yaptırmamı istiyor; ama-"
"Evet tabi Kyuhyun, her şey ulaşacağım sonuç için, biliyorum." diye gencin söylevini kesti Baekhee, bunu daha önce defalarca duymuştu. Annesinin bakışları ikisinin üzerinde dolaştı.
"Birbirinizin cümlelerini tamamlıyorsunuz, ne kadar da tatlı." dedi kadın. Baekhee'nin gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Tatlı mı? Sadece sana bunu daha önce de duyduğumu göstermek istemiştim!"
"Gerçekten de tatlı, değil mi? Pofuduk pembe yanakları, ayy hele bir de somurtunca!" dedi Kyuhyun, oturduğu yerde dikleşerek.
"Aman aman, o somurtmayı hiç sorma! Onun üzerinde kreşten beri çalışıyor. Bütün öğretmenlerinin aklını başından alırdı."
"Buna inanırım işte. İzlemesi eğlenceli olmalı." ikisi birbirlerine gülümsediler.
"İşte benim kızım, her zaman bir çapkındı." dedi annesi. Önünde dedikodusu yapılmakta olan tombul kız kollarını kavuşturup ikisine de pis pis baktı.
"İkinizden de nefret ediyorum." diye tısladı sonunda. Annesi gülerken Kyuhyun her zamankinden daha da kendini beğenmiş görünüyordu. Ah o piç kurusu bunu çok kıymetli toplarıyla ödeyecekti.
"Şimdi, o dilimi istiyor musun?"
"Evet, ve çok teşekkürler Bayan Lee." dedi Kyuhyun. Annesi mutfağa giderken yolda durdu ve arkasına baktı.
"Bana Saya de."
Baekhee homurdandı ve kendini koltuğun minderlerinin üzerine yüz üstü bıraktı. Şimdi bir de iyice kanka olmuşlardı!
"Nereye geldiğini sanıyorsun? Seni evime gelmen için davet etmedim." dedi Baekhee; ama çoktan bahçeye girmişlerdi ve annesinin mavi Nissan'ı evin önündeydi. İç geçirdi. Baekhee sabah evden çıkarken annesi de manavdan bir şeyler almak için onunla birlikte çıkmıştı; ama görünüşe göre çoktan işini bitirip eve gelmişti. Kyuhyun omuz silkti.
"Susadım." dedi genç, Baekhee'nin yanından geçti; daha kız ona durması için bağıramadan hızlı adımlarla park alanını geçmiş kapıya varmış, zili çalıyordu. Baekhee kapının açılıp annesinin Kyuhyun'u nazikçe karşıladığını duyduğunda elini hızla suratına vurdu.
"Merhaba hanımefendi, ben Cho Kyuhyun; Baekhee'nin antrenörüyüm." dedi genç. Baekhee sadece Kyuhyun'un kafasının arkasına, o yumurta şekilli cisim peruk takmış bir balonmuş da Baekhee onu bakarak patlatabilirmiş gibi dik dik bakıyordu. Kyuhyun'un tüm derdi olgun ayaklarına yatarak annesini etkilemekti.
"Onu boşver anne, o sadece manyak bir satıcı..."
"Baekhee, lütfen, abartmayı bırakır mısın?" dedi annesi, onu nazikçe de olsa haşlayarak; "Özür dilerim, Bay Cho..."
"Lütfen, bana Kyuhyun deyin. Eğer Baekhee sizin onun annesi olduğunuzu söylemeseydi ablası olduğunuzu düşünürdüm." dedi genç ve utangaç bir kıkırtı çıkardı, "Oldukça genç gösteriyorsunuz."
Şu piç, şerefsiz, uyuz, pezevenk İBNE! Annesiyle de mi flört edecekti, gerçekten?! Üstelik annesi onu durdurmak için hiçbir şey yapmıyordu! Bütün o liseli ergen kıkırtılarını gururuna nasıl yedirebiliyordu bu kadın?!
"Ah bay- yani, Kyuhyun, bütün kızların aklını başından alıyor olmalısın. Lütfen içeri gel." diyerek annesi kenara çekildi ve tırsınç sapık vampirin içeri girmesine izin verdi.
"ANNE YAPMA! Şimdi her istediği zaman girebilecek bir de..."
"Baekhee, somurtmayı bırakır mısın?" diye homurdandı annesi şakayla ve uzanıp kızının yanaklarını sıkıştırdı. "İçeri gel, ben de şu geçen gün bulduğum az yağlı cheesecake tarifini deniyordum. Düşündüm de, bir dilim denemek isteyebilirsin."
Ah, Baekhee anneciğine bayılıyordu!
"Kyuhyun sen de bir dilim ister misin?"
Ama kahretsin ki insanlara haddinden fazla güvenebiliyordu.
"Buranın bu kadar güzel kokmasına şaşmamalı. Bir de az yağlı mı? Gerçekten harika bir annesiniz. Onun rahat hissetmesini sağlayarak diyetinde Baekhee'yi destekleyebildiğiniz için çok mutlu oldum. Sizin gibi ebeveynlere hayranım." dedi Kyuhyun. İltifat üzerine iltifat... üstelik Baekhee annesi bütün bu iltifatları hiç şüphe duymadan su gibi içerken izlemekten başka bir şey yapamıyordu.
"Aslında benim sana teşekkür etmem gerek. Baekbaek'imi bu egzersiz programına sokabilmen mucize yaratmak gibi bir şey. Genelde pes edip bırakır; ama bir kilo verdiği haberini yetiştirmek için eve geldiği zaman suratını görmeliydin. Ağzı kulaklarına fiyonk olmuştu."
O kadar da sevinmemiştim... diye düşündü Baekhee huysuzca.
"Sadece hala benimle olduğu için mutluyum. Onun için zor olması gerektiğini biliyorum ve muhtemelen zaman zaman ona daha kolay şeyler yaptırmamı istiyor; ama-"
"Evet tabi Kyuhyun, her şey ulaşacağım sonuç için, biliyorum." diye gencin söylevini kesti Baekhee, bunu daha önce defalarca duymuştu. Annesinin bakışları ikisinin üzerinde dolaştı.
"Birbirinizin cümlelerini tamamlıyorsunuz, ne kadar da tatlı." dedi kadın. Baekhee'nin gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Tatlı mı? Sadece sana bunu daha önce de duyduğumu göstermek istemiştim!"
"Gerçekten de tatlı, değil mi? Pofuduk pembe yanakları, ayy hele bir de somurtunca!" dedi Kyuhyun, oturduğu yerde dikleşerek.
"Aman aman, o somurtmayı hiç sorma! Onun üzerinde kreşten beri çalışıyor. Bütün öğretmenlerinin aklını başından alırdı."
"Buna inanırım işte. İzlemesi eğlenceli olmalı." ikisi birbirlerine gülümsediler.
"İşte benim kızım, her zaman bir çapkındı." dedi annesi. Önünde dedikodusu yapılmakta olan tombul kız kollarını kavuşturup ikisine de pis pis baktı.
"İkinizden de nefret ediyorum." diye tısladı sonunda. Annesi gülerken Kyuhyun her zamankinden daha da kendini beğenmiş görünüyordu. Ah o piç kurusu bunu çok kıymetli toplarıyla ödeyecekti.
"Şimdi, o dilimi istiyor musun?"
"Evet, ve çok teşekkürler Bayan Lee." dedi Kyuhyun. Annesi mutfağa giderken yolda durdu ve arkasına baktı.
"Bana Saya de."
Baekhee homurdandı ve kendini koltuğun minderlerinin üzerine yüz üstü bıraktı. Şimdi bir de iyice kanka olmuşlardı!
Hikayede Myungsoo ile hiçbir bağlantısı olmayan bir adet L mi var bana mı öyle geliyor hem de Hanna'nın öğrencisi WTF am i doing acaba? neyse bu 'detay' yüzünden mevzuya yine ortadan dalmış olabilirim. gelelim sevgili Baekhee'mize yavrum sen o pizzaları tatıları yut sonra Kyu çok gaddar hayır şu halinle senin spor koçun Hitler olsa adamın sadist yanını kurutur kalan hayatına basit kasabalı bir ressam olarak devam etmesine neden olurdun. o yüzden geçen bölüm dediğin gibi Heechul de değil esas Kyu da devasa bir sabır olduğuna inanıyorum ben. çocuk en sonunda seni yalnız bırakırsa pacman mantığıyle her şeyi yutacağını bildiği için haftasonu gezmesine bile davet etti. malum senin yuttuğun her pizza ve kurabiye afrikada 10 hayat kurtarıyor. işte Kyu da böyle iyi kalpli müthiş bir insandır yani. Konu gene dağıldı ama özetlemek gerekirse anti Baekhee modumu aktive ettim sen öyle off arkadaşlarım beni sevmiyiii zaten şişkoyum diye ağlanma hak ediyon :Kyu bebişim sen de aynen devam hayatta başarılar
YanıtlaSildip not: Zelo I levye tamam mı bebem iyi bak kendine öptm kib bye (Ay bir dse az önce sana kötülük etmiş olabilirim biraz affet beni( pişman değilim yine olsa yine yaparım))
dip not içindeki parantezin içindeki parantezi yazınca gelen über deep not hiçbir alkollü içki kafası yaşamamaktayım kayıtlara geçsin bizzat kişisel fikirlerim olduklarından yazılmıştırlar
Saygılar Behlül Kaçar ...
XD XD XD XD XD XD XD XD