Derin bir iç geçirip yanında bütün masumiyetiyle uyumakta olan gence döndü Baekhee. Gencin dolgun dudakları uykuyla daha da şişmiş ve aralıktı; saçları darmadağın bir biçimde yüzüne dökülüyordu ve kirpiklerinin gölgesi sabahın ilk ışıklarında yanaklarına vuruyordu. Elinde olmadan gülümsedi Baekhee. Yavaşça elini yorganın altından kurtarıp gencin saçlarına dokundu. Uyandırmamak için özel bir çaba sarf ediyordu; güneşin nazik ışıkları teninde parlarken genç gerçek olamayacak kadar güzeldi.
Dünkü halinden çok farklıydı Jongin. Dinlenmiş, tazelenmiş görünüyordu. Gece loş ışıkta bile Baekhee'nin dikkatini çeken mor halkalar artık yoktu. Kaşları endişe veya üzüntüyle çatılmamıştı, dudaklarının köşeleri aşağı kıvrılıp bir sıkıntı ifadesi yaratmıyordu. Tam aksine, gencin yüzünden huzur akıyordu. Böyle düşünmek istemese de bir an onunla beraber uyumanın Jongin'in rahat uyumasını da sağladığını düşündü Baekhee. Böyle olmasını isterdi. Onun uykusu, beklediğinden kısa sürse de, kabussuz ve rahat olmuştu.
Gece burada uyumak onun fikri değildi; ama birlikte uyumak onun fikriydi. Jongin gecenin bir yarısı kalkıp kendi odasına gitmemesini önermişti; sonuçta burada da iki yatak vardı ve Baekhee gece gece kızlar tarafından sorgulanmayı kaldıramayacağını itiraf etmişti. Jongin Baekhee'yi kendi yatağına yatırıp üzerini sıkıca örtmüştü; ama gencin amacı esasen Kyungsoo'nun yatağında yatmakken - anlaşılan Kyungsoo yatağında Jongin'den başkasının yatmasına izin vermiyordu - kız son anda pijamasının kolunu yakalayıp onu durdurmuştu.
"Ne dersem yapacağını söylemiştin, değil mi?" demişti kız, "Benim için bir şey yapar mısın, o zaman?"
"Söyle, yeter." diyerek gülümsemişti Jongin. Baekhee anlık bir istekle yaptığı hareketten ilk başta pişman olmuş olsa da, gencin bu kadar olumlu yaklaşması, hala tereddüt etmesine rağmen, vazgeçmesini önlemişti.
"Ben çocukken ne zaman canım sıkılsa Yesung'la ya da abimle birlikte uyurduk." demişti kız çekinerek, "Yesung'la abim birbirlerine oldukça benzerlerdi. İkisinden biri yanımda olduğu zaman daha rahat uyurdum; çünkü benim için kabuslarla savaşacaklarını söylerlerdi..."
"Ahh..." demişti Jongin sadece. Baekhee direk olarak sormamıştı; ama sorması da gerekmiyordu. Jongin bunun üzerine kızın yanına usulca uzanıp yorganı kafalarına kadar çekmişti. Sonra gülümsemişti. "Bu gece de böyle olsun, o zaman. Bu gece kabuslarınla ben savaşacağım."
Baekhee hatırladıkça bile içinden sıcacık bir his yükselip dudaklarının köşelerinin istemsizce yukarı kıvrılmasına neden oluyordu. Parmaklarını hemen yanında uyumakta olan Jongin'in saçlarının arasından mümkün olan en nazik şekilde geçirip rastgele bir saç tutamıyla oynamaya başladı. Gencin sayesinde bu gece gerçekten de hiç kabus görmemişti. Ama arkadaşlarının olası spekülasyonlarını düşündükçe uyanıkken kabus görüyormuş gibi hissediyordu.
Aslında hakları vardı; onun yerine bir başkası biriyle bir odada bir gece geçirmiş olsa ertesi sabah o da detaylı bir sorgulama yapardı. Sadece şimdi hedefteki kendisi olduğu için zavallı sorgu kurbanlarıyla nedense bir anda empati yapabilmeye başlamıştı. Soruları hayal edebiliyordu. Bütün gece Jongin'in odasında mıydı? O kadar saat içeride ne yapmışlardı? Gece neden orada uyumuştu? Bir şey olmuş muydu? Artık birlikteler miydi, yoksa aptal gibi yine saçmalıyor muydu Baekhee?
Kızın bakışları yanındaki gencin yüzünün her bir çizgisinde özenle dolandı. Gerçekten saçmalıyor muydu? Gerçekten de bütün olanlar, bütün bildikleri tarafından boğulup bazı şeyleri gözden kaçırıyor muydu? O her zaman böyle olmuştu; birinden hoşlanmaz, hoşlansa da çok geç fark ederdi. Birinin ondan hoşlandığını ise o bahsi geçen kişi önüne çıkıp bu bilgiyi suratına bir yumruk halinde patlatmadığı sürece asla fark etmezdi. Şimdiye kadar bundan sadece bir kere pişman olmuştu; ama değişecek kadar değil. Şimdi gerçekten pişman olacak olabilir miydi?
Başını hızla iki yana sallayarak bu düşünceleri kovdu Baekhee. Jongin hayatı boyunca sadece bir tek kişiyi sevmişti; bu kişinin adıysa Sooyeon'du, Baekhee değil. Boşuna bu tarz şeyler düşünmek saçmaydı, gereksizdi, kesinlikle hiçbir şekilde işe yarar ve pratik şeyler değillerdi. Jongin ve Baekhee, birer dedektif gibi, birbirlerinin ortağıydılar; hepsi buydu.
Gencin hafif aralık, uykuyla şişmiş dudaklarından gözlerini ayırıp yavaşça döndü ve usulca kendini yataktan aşağı kaydırdı Baekhee. Üzerinde Jongin'in gece yatmadan önce verdiği polar, açık sarı pijamalar vardı, kıyafetleri yatağın karşısındaki sandalyede asılı duruyordu. Saçlarını kurutmadan yattığından her bir tutamı ayrı bir yöne bakan saçma sapan bir kıvırcığa dönüştüklerine inanıyordu. Daha aynaya bakamamıştı; ama buna gerek duymamıştı da. Sonuçta pijamalarla odadan çıkmasının bir sorun yaratacağına inanmamıştı.
Kapıyı sessizce açıp dışarı süzüldü ve hiçbir ses çıkarmadan kapattı. Buna gerek olmadığına inandığı halde parmak uçlarına basarak yürüdü. Muhtemelen Sekyung'un yanında Chen yatmıştı, Chen'den boşalan yeri de Kyungsoo doldurmuş olmalıydı. Mantıklı olan bu olurdu. Gerçi Baekhee kendisi dahil hiç kimseden mantık beklememesi gerektiğini daha ölmeden önce öğrenmişti. Her an her şey olabilir, her şey her şekilde gelişebilirdi. Mesela şu anki gibi.
İtiraf etmeliydi ki Kyungsoo'yu salondaki koltuğa kıvrılmış, yastığı ve yorganının altına burnu hariç her santimetre karesiyle gömülü halde bulmayı beklememişti. Bir an durup gencin uyuyan figürüne baktı, sonra uyandırmamak için yine parmak uçlarına basarak mutfağa geçti. Zaten üzerindeki ve ayaklarındaki her şey yumuşak olduğu için bir fısıltı bile çıkmamıştı. Sabahın bu vaktinde kimsenin uyanmamış olacağı kesindi de Baekhee salonda uyuyan birini bulacağını hiç düşünmemişti. Ayakkabılarını ayağına geçirip bir de ceketle bahçeye çıkmayı planlamıştı, aslında. Hava almak gibi uçuk bir hayali vardı.
"Bu saatte ayakta ne yapıyorsun?"
Yerinde sıçrayıp hızla arkasını döndü Baekhee. Kapıda, yorganına sıkıca sarınıp beraberinde sürüklemiş, uykulu bir Kyungsoo duruyordu.
"Uyandırdım mı?" diye sordu Baekhee, bunun nasıl mümkün olabildiğini anlamasa da. Hiçbir ses çıkarmadığına yemin edebilirdi.
"Senin suçun değil; uykum çok hafiftir." dedi Kyungsoo; yorganını bir eliyle yerinde tutarak mutfağın içine doğru ilerledi ve kaynaması için su doldurup ocağın üzerine koydu. "Çay?"
"Alabilirim, teşekkürler." dedi Baekhee, çekinerek. Nedense bu genç onda hafif bir korku yaratıyordu. Öyle çok korkunç bir hali de yoktu, halbuki. Sessizce demliğe çayı doldururken özellikle zararsız görünüyordu. Saçlarının her bir teli farklı tarafa doğru elektrik çarpmış gibi fırlamıştı, etrafına sardığı yorganın altında neredeyse kaybolmuştu ve yüzü bir çocuğunki gibi sevimliydi. Yine de Baekhee kendini rahatsız hissediyordu. Gencin işini yaparken koruduğu sessizliği de hiç yardımcı olmuyordu. Her saniye havada artan bir gerim vardı sanki. tam Baekhee buna daha fazla katlanamayacağını düşünürken Kyungsoo derin bir iç çekti ve demlediği çayı dinlenmesi için bırakıp kıza döndü.
"Onunla oynama." dedi genç, doğrudan.
"Efendim?" dedi Baekhee basitçe.
"Beni duydun." dedi Kyungsoo, keskin bakışlarını kızın üzerine dikerek. Baekhee pekala gencin söylediklerini kelimesi kelimesine duymuştu, bu sessizlikte başka türlüsü mümkün değildi zaten; ama pek anladığını söyleyemezdi. Ama Kyungsoo söylediklerini tekrar etmedi. Gencin delici bakışları üzerine dikiliyken sessizliğin ne kadar korkunç bir şey olabileceğini daha iyi anlıyordu kız.
"B-ben duydum; ama ne demek istediğini merak ediyorum." dedi Baekhee, mümkün olan en resmi konuşmasıyla. Kurumuş ağzından kelimelerin nasıl çıktığına hayret etmişti doğrusu.
"Tam olarak söylediğim şeyi kastediyorum; Jongin'le oynama." dedi Kyungsoo, yerinden bir milimetre kıpırdamadan.
"Oynama, derken?" dedi Baekhee. Kyungsoo karşısındakinin bir gerizekalı olduğunu kabullenir gibi iç geçirip bir anlığına gözlerini kapattı, sonra yeniden bakışlarıyla kızın beynini delmeye başladı.
"Onu sevmiyorsun. Sevdiğini sanıyorsan bile yeterince sevmiyorsun. Bunu görebiliyorum. Kai bu duygusal safsatalardan yeterince çekti, daha fazlasına ihtiyacı yok. Eğer üzüldüğünü görürsem seni katlederim, beni anladın mı?"
Baekhee öylece bakakaldı. Buna ne cevap vermesi gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. O Jongin'le oynuyor olamazdı. Jongin'in ona karşı bir his beslediği yoktu, hiç de olmayacaktı. Ama ev ahalisine ne söyleyecekleri hakkında hiçbir şey konuşmamışlardı. Pekala artık birlikte olduklarını söyleyebilirlerdi; en azından ortalıkta yapışık ikiz gibi gezmek için bir sebepleri olurdu. Ama bu tek kişilik bir oyun değildi. Jongin'e sormadan oynayabileceği bir oyun hiç değildi. Eğer o uyanık olsa onun tepkisine bakarak belki karar verebilirdi; ama şu anda olmazdı. Dalıp gitmiş olduğunu Kyungsoo gözlerinin önünde parmaklarını şıklatınca fark ederek kendini topladı.
"Ayakta uyuyorsan tekrar anlatabilirim." dedi Kyungsoo, iğneleyerek. Baekhee kendine düşünmek için bir saniye tanıdı ve mantığının kontrolü tamamen ele almasına izin verdi.
"Hayır, sadece Jongin'in benden hoşlanıyor olabileceğiyle ilgili bir düşünceye nereden kapıldığını merak ediyorum. Sonuçta onunla oynayabilmem için bile benden hoşlanması gerekiyor, değil mi?" diyerek tek kaşını kaldırdı kız. Karar basitti; Jongin'i rahatsız etme olasılığı olan hiçbir şeyi ona da sormadan yapmayacaktı Baekhee. Ortaklık böyle işlerdi.
"Sen..." dedi Kyungsoo, gözleri büyümüştü. Beklediği tepkiyi alınca kızın dudaklarına yarım bir gülümseme yerleşti Gencin cümlesini tamamlamasına ihtiyacı yoktu.
"Adını nereden mi öğrendim? Biliyorum, hiçbiriniz ona adıyla hitap etmediğinizden bilmem imkansız. Kendisi söyledi, ona bu şekilde seslenmemi istedi. Ayrıca Sooyeon'u bu kadar kolay unutmuş olacağını düşünmene inanamıyorum, korkunç bir arkadaşsın. Bir de oda arkadaşı olacaksınız; daha yakın olacağınızı düşünürdüm." dedi Baekhee, saldırganlaşarak. Sadece içgüdülerini takip ediyordu. İnanması zor olsa da esasen utangaç ve korkak bir insan sayılırdı; ama bunları bir kenara atıp içgüdülerine güvendiği zaman sonuçta istediği yere varabilecek kadar iyi bir konuşmacı olduğunu keşfetmişti.
"Onu da mı anlattı sana?" dedi Kyungsoo, şaşkınlığı daha fazla artamazmış gibi duruyordu. Baekhee umursamazca omuz silkti.
"İçeride o kadar saat tavla atmadık, herhalde." dedi ve iç geçirdi, "O öyle anlatmıyor; ama bana sorarsan sen bir arkadaş olarak tam bir fiyaskosun."
"Pardon?" dedi Kyungsoo, kaşlarını çatarak. Baekhee başıyla demliği işaret etti.
"Çay olmuş olmalı." dedi, umursamazca. Kyungsoo bir an için çaydanlığa göz attı ve sonra biraz daha sinir olmuş bir halde tekrar Baekhee'ye baktı.
"Neden bir fiyaskoymuşum ben?"
"Baksana; çocuk senden umudu kesip bana anlatıyor. Bana! Kaç gündür buradayım ki şunun şurasında? Yollar temizlenir temizlenmez de eve döneceğim. Buna rağmen Jongin seninle değil benimle konuşuyor, benimle dertleşiyor. Sooyeon'u bile bana anlatıyor, o kadar umudu kesmiş senden. Eve döndüğünüz zaman sana her şeyi anlatacağına bile şüpheliyim. Sahi, siz burada ne kadar daha kalacaksınız, ne zamandır buradasınız?" dedi Baekhee, havadan sudan bahseder gibi. Tehlikeli sularda yüzdüğünün farkındaydı; ama içinden bir ses, bundan daha iyi bir fırsat bulamayacağını söylüyordu. Kyungsoo'nun yüzündeki donuk bakışlar da çabasının en azından bir yere vardığının açık kanıtıydı. Elini gencin gözlerinin önünde salladı. "Hey, orada kimse var mı?"
"E-efendim?" diye kekeledi Kyungsoo, gözlerini kırpıştırıp gerçeğe dönerek.
"Ne oldu, daldın gittin?" dedi Baekhee, "Yoksa çok mu şaşırttım seni? Geri döneceğimizi unutmuş muydun, yoksa?"
"Ben... yani evet, aslında unutmuştum." diye itiraf etti Kyungsoo. Baekhee onun bu kadar kolay pes etmesini beklememişti; ama bunu belli etmeden gülümsedi.
"Bizi her şeye rağmen bu kadar kabullendiğini bilmek güzel; ama, Kyungsoo, hala bir fiyaskosun. Jongin'i o kadar önemsiyorsan bana çatmak yerine gidip onunla kouşmayı bir denemelisin. Sor bakalım neden ben fırtınanın ortasında peşimden koşmasını gerektirecek kadar önemli oluyormuşum da sana hiçbir şey anlatmıyormuş." dedi Baekhee ve rahat adımlarla mutfaktan çıkarken arkasına bakmadan konuştu. "Çayın acıyacak."
Ayakkabılarını ayağına geçirip bahçeye çıktı Baekhee; Kyungsoo muhtemelen mutfakta arpacı kumrusu gibi kaldığından peşinden gelmemişti. Kararlıydı, bu dünyayı bitirecekti; hem kendisi ve arkadaşları için, hem de Jongin için. Belki onlar öldüklerinin bile hiç farkında olmamışlardı; ama Jongin yıllardır acı çekiyordu; yıllardır. Daha fazlasına izin vermek, üstelik yıllar sonra bu kadar umut beslemeye yeniden başlamışken, zalimlik olurdu.
Dev aşk sarmalında yeni perde şimdi Sehun Baekhee ye yazıyor ama kızın Kai'nin dibinden ayrılmamasına sinir olup yinede bunun geçici bir heves olduğunu düşünüp sonunda kendi kollarına geleceğini düşünüyordu, bu esnada Kai salağı kıza ciddi şekilde aşık oldu ama hala farkında değil onu salaklıkta onla çarpacak seviyede olan Baekhee Kai'ye sırılsıklam aşık ama kankayız biz yea modunda takılıp Çocuğu Kyungsoo ile shipmeye çalışıyor, ve bu arada gittikçe karakterinde daha çok kendimi bulmaya başladığım Kyungsoo da mal mal WTF bakışları atarak olan biteni izliyor ay ne tatlı değil mi?
YanıtlaSilBir de bu Baekhee ye ne oluyor anlamıyorum kardeşim belki biz ölü olmaktan mutluyuz belki o ilizyonda sonsuza dek yaşasak mutlu olacağız sana mı kaldı bizi kendimize getirmek esas bencil sen oluyorsun bu durumda farkında değilsin sırf kendisi her şeyi fark etti diye istiyor ki herkesin de rüyası bitsin huzursuz olsunlar, valla bu nefretlik kararkterinle sen Jongin in saf aşkını değil ancak Sehun malını hak ediyorsun benden demesi ayyy bak gene sinirlendim durduk yere dur gidip letter yazayım kai şuna biraz işkence etsin de içim soğusun!!!!!
XD XD XD XD XD XD
senin benimle derdin ne kızım gidin cennette mutlu olun çok istiyorsanız töbe yareppi yaaa xD ölüsünüz işte ölüp de bu kadar yakışıklının arasına düştüm diye şükredeceğine!!
SilAma şimdi ben baekhyuncuğuma karşı böyle bir tavır alınmasını gereksiz buluyorum.BUNLAR TAEYEON UN OYUNU LÜTFEN GELMEYİNİZ BÖYLE OYUNLARA.
YanıtlaSilya jongintoş, zavallı bebeeeem. seni böyle alıp sıkı sıkı sarılıp saçlarını karıştırıp ondan sonra saçını tarama bahanesiyle beynini tarakla sökesim var. evet aynen öyle. şimdi çok tatlısın yaralısın hoşsun ama kızın üstüne kyungsoo nun salınma sebebisin. biraz açık ol. adam ol laaayn! seviyorum de--- haaayığ seviyorum deeee hayııııır seviyorum de iyi tamam seviyorum...
YALAN SÖYLÜĞYOĞSUN
gibisinden şeyler hissettim ilginç di mi?
sonunda baekhee tam olarak let the game begin modundaydı takdire şayan şey hani.
ahahah açlık oyunları. kazanamazsa kyungsoo onu aç bırakabilir xD ahahah güldüm akşam akşam. kyungsooyla baş eder baekhee merak etme de plot içine daha ne kadar romans sokabilirim bunu düşünüyorum esas. dört çifti birden yönetmek zor işmiş, azizim! o değil de... özi, senin HIMYF noldu yahu? eue
SilHIMYF ı harcadılar matmazel
SilNeden usta? ben çok seviyodum onu ağlarım bak
Sil