22 Mart 2015 Pazar

Aşk Tesadüfleri Sevmez - 8.5

Bölüm arkası için Tanrıça Archi'ye yüksek teşekkürlerimi bildiririm...

-8.5-

Kyuhyun telefonla konuşmayı bitirmiş yatağına oturup bilgisayarını kucağına almıştı ki kapı açıldı ve içeriye Heechul girdi. Herhangi bir davet bekleme gereksinimi duymadan kendisini çocuğun yanına yatağa atıverdi.

 “Sungmin haftasonu maça gelmeyeceğini söyledi, ne oldu gene?” dedi arkadaşını dürterek.

 “İşlerim var hem sevmiyorum ben baseball, Minho ile Sungmin kızları da alıp gitsinler işte.” Diyerek omuz silkti Kyuhyun. Gözü açılan bilgisayarın saatine takılınca durakladı. “Sen gelirken aşağıda Hanna ile karşılaştın mı?” diye sordu. Heechul boş bir bakış atıp başını iki yana salladı.

 "Hayır ben gelirken Sehun içeri giriyordu yeni onun dışında da kimse yok evde. Okuldan sen almadın mı onu bugün?”

 “Hay nasıl dalmışım ya nerede kaldı bu kız? Ben almadım bugün babama bir dosya götürmem gerekiyordu yetişemem diye kendin gel dedim sabahtan ona.” Dedi Kyuhyun bir yandan da telefonunu eline almış kız kardeşinin numarasını tuşlamıştı bile. O telefonun açılmasını beklerken farkında değildi; ama yanındaki çocuk da nefesini tutmuş bir şekilde hattın öbür ucundan gelecek cevabı bekliyor gibiydi. En sonunda karşı taraf cevapladı.

 “Hanna, neredesin sen, neden hala eve gelmedin?” dedi Kyuhyun hemen; ama sesi azarlar gibi değildi aksine yumuşaktı. Heechul oturduğu yerden kızın söylediklerini duyamıyor olduğu için lanet etti bir an, arkadaşının sadece birkaç küçük onaylama mırıltısı eşliğinde dinliyor olması da pek işine yaramıyordu. Sonunda çocuk telefonu kapattı.

 “Ne olmuş  neden gecikmiş?” diye sordu hemen, sesine çok da önemsemiyormuş gibi bir hava katmaya çalışarak.

 “Ya ödev mi yapıyormuş defter mi geçiriyormuş ne, okuldaymış daha arkadaşları ile birlikte çıkacakmış sonra merak etme dedi  bana.” Diye omuz silkerek cevapladı Kyuhyun arkadaşını.

 “Arkadaş mı? Hanna’nın pek çok arkadaşı vardır ama öyle okul sonrası birlikte vakit geçirecek kadar yakın dostları yok sanıyordum.” Dedi Heechul şüpheci bir tavırla.

 “Öyleydi zaten; ama okula gelen yeni bir kızdan söz edip duruyor bir süredir sanırım onunla bayağı yakınlar. Neyse boşver şimdi onu, konu karışmadan önce ne diyordum ben? Ah evet Cumartesi günü sen de maça gitmiyorsun.” Dedi Kyuhyun suratına şeytani bir sırıtış yayarak.

 “Niyeymiş o?”

 “Çünkü Cumartesi günü sen ben Lotte World'e gideceğiz.” 

 “Ay yok almayayım, hafta sonumu seninle tema parkta randevuda geçirmek istediğimi nereden çıkardın ki zaten?” dedi Heechul suratına komik bir tiksinti ifadesi oturtarak.

 “Ay sen de benim tipim değilsin zaten korkma! Onu mu dedim ben, sen ben Seohyun ve Sooyoung gideceğiz.” Diye açıkladı Kyuhyun sabırla.

 “Sooyoung mu, o ne alaka? Bir dakika sen gene bana kız mı ayarlamaya çalışıyorsun? En son denediğinde olanları unuttun mu? O deli karıdan kurtulmak için mahkemeden uzaklaştırma kararı çıkartmam gerekti be!”

 “Tamam yani Boa mevzusu biraz rayından çıkmıştı kabul ama o kız da seninle takılmadan önce gayet normaldi kıza ne yaptıysan artık o hale geldi.” Dedi çocuk kıkırdayarak.
“Ne dersem diyeyim pes etmeyeceksin değil mi?” diye pofladı Heechul.

 “Hayır, hatta yarın okulda öğlen sizi tanıştırıyoruz ondan da hiç kaçarın yok.” Diye cevapladı Kyuhyun

 “Tamam o zaman; ama tek seferlik bak, daha fazlasını beklemeyin benden sen de o … sevgilin de.”

 “Tamam sen gel zaten tanışınca devamını getirmeyi kendin isteyeceksin güven kankana. Hadi sen de öteki bilgisayarı aç da azıcık Starcraft oynayalım sıkıldım yani.” Dedi Kyuhyun  kucağındaki bilgisayarı düzeltip yerine iyice yerleşerek. Heechul onaylayarak yataktan kalkıp pencerenin karşısındaki masanın önüne kuruluverdi. Sonuçta onun da canı sıkılıyordu ve biraz oyun oynamak kafasını dağıtması için oldukça faydalı olabilirdi. Aslında gerçekten işe yaramıştı ikisi de bu oyunda hiç fena olmadıklarından oldukça başarılı bir zafer serisinin neşesi ile şakalaşıyorlardı ki, Heechul’ün gözleri pencereden dışarıdaki görüntüye takılınca gülümsemesi yüzünde donakalıverdi.

 Gördüğü şey normal bir sahne olabilirdi genç bir çocuk genç bir kızı bisikleti ile evine bırakıyordu sonuçta, ama bahsi geçen kızın Hanna olması neşesinin kaçması için yeterli olmuştu. Aklında binlerce soru vardı, bu çocuk kimdi? Neden Hanna onunla birlikte gelmişti? Neden bir saniye önce ayaklarının üstüne zıplamadan evvel sıkıca kollarını çocuğun beline dolamıştı? Neden eve girmek yerine bir süre kapı önünde oyalanmıştı? Bu ve bunun gibi… dalgınlığı o kadar uzun sürmüştü ki Kyuhyun’un da dikkatini o yöne çevirmesine neden olmuştu. Ama çocuk bir saniye ile bisikletli çocuğu kaçırmış sadece Hanna’nın eve yürüdüğünü görmüştü.
“Prenses hazretleri nihayet evin yolunu hatırladı demek.” Diye kıkırdadı Kyuhyun, yanı başında arkadaşının yaşadığı iç savaştan tamamen habersiz gibi bir hali vardı. Heechul su alma bahanesi ile odadan çıkmıştı. Aşağı inince Hanna’nın montunu asmakta olduğunu fark etti, kızın yüzünde saçma bir sırıtış mı vardı yoksa ona mı öyle geliyordu? Boğazını temizleyip seslendi

 “Hoş geldin prenses, bakıyorum kendine beyaz atlı prens bulmuşsun.” Dedi kıza yaklaşarak.

 “Ooo, Chullie sen burada mıydın?” dedi kız yavaşça; ama sanki suçüstü yakalanmış gibi yanakları kızarıvermişti. Heechul bir saniye için gözlerinin irice açılmasına engel olamadı, Hanna’nın yanakları kızarmazdı ki! Kız sinek kovalar gibi bir hareket yaptı

 “Okuldan bir çocuk işte, onun evi de bu tarafta o yüzden geçerken beni de bıraktı.” dedi Hanna. Heechul şimdilik meseleyi daha fazla üsteleyerek dikkat çekmek istemediğinden başını sallayıp konuyu değiştirdi, iç sesi aksini yapması için haykırıyor olsa da.

 “Kyu'nun odasına gel, Starcraft oynuyoruz, sen de katıl, üçlü görevler yaparız.” Dedi. Hanna duraklamıştı.

 “Eeee, şey ödevim var bu gün bensiz oynayın ben odama çıkıyorum Kyu’ya söylersin tamam mı oppa?” dedi Hanna ve parmak ucunda kalkıp çocuğun yanağına bir öpücük kondurduktan sonra hızla merdivenleri çıkıp odasına doğru gözden kayboldu.
-4 gün sonra-
Heechul, Kyuhyun, Seohyun ve Sooyoung Kyuhyun’un evinde salonda oturmuş sohbet ediyorlardı. Tanışma iki çocuğun da beklediğinden iyi geçmişti. Neyseki Sooyoung gayet normal bir insan gibi görünüyordu hatta itiraf etmesi gerekirse Heechul kızı eğlenceli ve dost canlısı bulmuştu bu yüzden tekrar buluşma fikri çıkınca itiraz etmemişti. Hep birlikte oturmuş ertesi güne dair planları hakkında konuşuyorlardı.

***
Yolculuk Pazartesi günküne kıyasla kesinlikle daha az gergin geçmişti Hanna’ya göre. Belki de Baekhee haklıydı, Himchan’ı tanıdıkça elinde olmadan kendisini çocuğun yanındayken daha rahat davranmaya başlar halde bulmuştu. Belki de bir kez olsun ön yargılarından kurtulması iyi olmuştu.

 Evin önünde durduklarında kız yavaşça inip vedalaşmak için döndü. Himchan’ın yüzünde kızın hemen eve girmesini engellemek ister gibi bir ifade vardı en sonunda “Şey Hanna biyoloji dersinin son ödevinin soruları sen de var mı ben benimkini kaybettim de?” dedi kafasını kaşıyarak.

 “Sen profesör Kim’in yani ejderha Kim Ki Bum’un ödevini kayıp mı ettin?” dedi kız inanamayan gözlerle bakarak.

 “Benim suçum değildi sadece müsvedde kağıtların arasına karışmış işte, hani bir ihtimal soruları bana verebilir misin diye soracaktım ama…” dedi Himchan. Hanna eve doğru bir bakış atıp başını salladı.

 “Tabii ki; zaten bu saatten sonra kimden bulacaksın, o ödevi yapamazsan ölürsün bu da şu an işime gelmez, Baekhee senin dördüncü silahşör olduğunu söyleyerek pek eğleniyor, arkadaşımın eğlencesinin bozulmasına gönlüm razı olmaz. Yukarı gel sana defteri vereyim, ben çoktan yaptım; hatta bu seferlik olmak şartı ile cevapları da alabilirsin eve bırakmanın karşılığı olarak diyelim.” Dedi ve kız eve doğru yürümeye başladı.  Bir an için donakalsa da Himchan da bisikletini evin önünde çite yaslayıp kızın peşinden ilerlemeye başladı.

Hanna eve girdiğinde salondan gelen kıkırtılar duyuverdi. O yönde ilerleyince içinden yükselen yüzünü buruşturma isteğini zor bastırdı. Seohyun cadısı gene abisinin dibinde, hatta neredeyse kucağında oturmuş şuh kahkahalar atıyordu. Yüzüne sahte bir sırıtış yerleştirerek seslendi Hanna.

 “Ben geldim abi, sen de buradaymışsın unni! Ne güzel teasdüf.”

 “Hannacığım tatlım gelsene böyle bak Sooyoung’la tanış sen de.” Dedi Seohyun, gözlerinden anlık bir pırıltı geçmişti. Hanna odaya biraz daha girince diğer koltuk da görüş açısına girmişti; cadının az önce Sooyoung olarak adlandırdığı bir kız ve Heechul dip dibe oturmuş, az önce birisi komik bir şey anlatmış gibi gülüşüyorlardı. Hanna yavaşça kızla selamlaştı ama pek konuşma fırsatları olmadı, zira her iki çocuğun da dikkati her geçen saniye biraz daha olduğu yerde buharlaşmayı dilediği belli olan Himchan’ın üzerinde kilitlenmişti.

 “Ah doğru ya ne kadar aptalım. Abi, oppa, bu Himchan bir ödevi almaya… yani bir ödev için ders çalışmaya geldi. Biz odada çalışıyor olacağız, size iyi eğlenceler.” Dedi ve yüzünde kocaman bir soru işareti olan çocuğu adeta peşinde sürükleyerek merdivenlere doğru sürükledi.

 “Ben sadece defterini alıp giderim sanıyordum.” Diye kekeledi çocuk.

 “Benim cevaplarımı geçirsen bile ne yazdığını anlayamazsan ejderha sorduğunda anlatamazsın, hayatını kurtarıyorum sen soruları ve cevapları geçirirken ben sana konuyu anlatırsam daha kolay olur; ama acele yetişeceğin bir yer varsa….”


 Himchan o kadar hızla atlayıp “Hiç işim yok!” demişti ki Hanna üstüne çöken ağır havanın dağıldığını fark etti ve elinde olmadan kıkırdamaya başladı.

1 yorum:

  1. Himchan oğlum resmen b**u b**una gidiyorsun var ya. salaksın sen. RESMEN SALAK. sonra da değişmiyor bu mal zaten. heechul sen mallıkta doktora sahibi bir otoritesin zaten sana söyleyecek lafım yok.
    allahınızdan bulun...

    mont <3

    YanıtlaSil