29 Nisan 2015 Çarşamba

Aşk Tesadüfleri Sevmez - 23

-23-

Cevabın gelmesi sadece birkaç saniye aldı. Baekhee bu kadar çabuk bir cevap beklemediğinden şaşırdı, mesajı açıp içinde yazanı okuduğu zaman daha da şaşırdı.

Gönderen: Cho the Devil
Mesaj: Misfits – Die Die My Darling <3

Baekhee gözlerini kırpıştırdı. Ne yani, bunu dinlemesini mi istiyordu? Kaşlarını çattı. Telefonunda ya da müzik çalarında bir yerlerde böyle bir şarkı bir zamanlar vardı; ama yeterince yer olmadığı için galiba bir süre önce çıkarmıştı. Çantasını odasına hiç getirmediğinden müzik çaları da yanında değildi, zaten. Çabucak telefonundaki listeye baktı, ardından yeniden mesaj bölümüne geçti.

Alıcı: Cho the Devil
Mesaj: 404 NOT FOUND


Mesajı gönderdikten yaklaşık yarım dakika kadar sonra bir mesaj daha geldi. Baekhee mesajı açtığında bunun bir multimedya mesajı olduğunu gördü. Gerçekten yapmış olabilir miydi? Baekhee merakla gönderilen dosyayı kabul ettiğinde telefonuna bir ses dosyası yüklendi. Dosyanın adı, bir önceki mesajla aynıydı. Baekhee’nin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Çabucak yatağından kalkıp çekmecesinden yedek kulaklığını aldı, takıp müziği başlattı.

Sadece ilk notalar bile Baekhee’nin nedenini bilmeden sırıtmaya başlaması için yeterli olmuştu. Bu şarkıyı hatırladığını biliyordu. Uzun zamandır dinlemiyordu; ama Misfits’i hep sevmişti, bu da en sevdiği şarkıları olabilirdi. Die die die my darling… don’t utter a single word… die die my darling, just shut your pretty eyes… i’ll be seeing you again… i’ll be seeing you in hell! Don’t cry to me, oh baby! Baekhee’nin kendini ses çıkarmadan şarkıya eşlik ederken bulması çok uzun sürmedi. Şarkının yarısına doğru elinde bir gitar sapı gibi kullandığı telefonu tekrar titredi. Baekhee yeni bir mesaj daha geldiğini görüp kulağında gürleyen elektro gitarla baktı.

Gönderen: Cho the Devil
Mesaj: Nasıl hissediyorsun?

Baekhee elinde olmadan kendi kendine kıkırdadı ve yatağının üstüne hoplayarak bağdaş kurdu. Kesinlikle daha iyi. Nereden bildin? Yazıp gönderdi yine birkaç saniye sonra cevap geldi.

Şeytanlarım söyledi.
Dünyadan Baek89’a, durum raporu ver, hasar seviyesi nedir, Baek89?

Durum stabil, Houston, şimdilik meteor fırtınası atlatıldı. Düşman beklemede, kayıpları bizden daha fazla.  Baekhee yazdığına kısa bir süre daha baktı. Sonunda eklemeye karar verdi. Sen araba kullanmıyor musun?

Cevap gelmesi bir süre aldı, cevabı açtığı zaman Baekhee çok yüksek sesle gülmemek için yumruğunu ağzına tıkmak zorunda kaldı.

…arabayı bulamadım.

Baekhee gülmeyi bırakabildiğinde bile yüzünde aptal bir gülümseme duruyordu. O gittikten sonra ne olduğunu nereden biliyordu? Baekhee’nin canının sıkkın olacağını geç, bu şarkının ona iyi geleceğini nasıl tahmin etmişti? Onun tekrar kötü hissetmesine neden olmadan nasıl hissettiğini ne şekilde sorması gerektiğini ona kim söylemişti? Ya da neden bunu bu kadar önemseyip onu neşelendirmeye çalışıyordu? Baekhee sadece onun küçük kardeşinin yeni arkadaşıydı. Daha birkaç saat öncesinde aralarında hala derin bir husumet vardı, Baekhee özür dilemiş bile olsa Kyuhyun pekala kendi özrü yerine geçecek şeyi çoktan yapmıştı. O halde neden..?

Yardıma geleyim mi :D yazıp yolladı kız, hala kafası karışık da olsa.

Odandan çıkmayı bırak kilitlerini açmayı bile isteyecek misin ki? Diye Kyuhyun’un cevabı geldi birkaç saniye sonra. Baekhee’nin gözleri kocaman açıldı.

Kendimi odama kapattığımı nereden biliyorsun? Yazdı kız, şaşkınlıkla. Cevap yine çok çabuk geldi.

Tahmin etmek pek zor olmadı u_u istersen gel, üşenirsen ben, ben ve kendim beraber arar, bir şekilde buluruz. Yazmıştı Kyuhyun. Baekhee kıkırdadı, sonra düşündü. Gerçekten aşağıda onu mu beklemişti Kyuhyun? Ya o şimdi inmeli miydi?

Aslında şimdi inse kimse bir şey söyleyemezdi. Annesinin ona tek kelime daha edemeyeceğine emindi, en azından bu akşam için. Babası belki ona çok geç olduğunu söylerdi, Baekhee onu da sadece Kyuhyun’a unuttuğu bir şeyi vereceği bahanesiyle atlatabilirdi. Haerin muhtemelen gecenin bütün stresinden sonra kendini yatağına saklamıştı. Peki Baekhee gerçekten bunu kullanmalı mıydı? İçindeki bütün sesler ona aşağı inip genci bir kere daha görmesi, mümkünse ona sarılması ve arabada gizliden ciğerlerini dolduran parfümünün altındaki esas kokusunu içine çekmesi için yalvarıyordu. Baekhee sadece bunun hayalinin bile kalbini patlayacakmış gibi attırdığını hissedebiliyordu; ama bu doğru değildi. Yapması gereken doğru şey bu değildi. Ne olursa olsun Kyuhyun’un bir sevgilisi vardı ve Baekhee genç adama bu şekilde kapılırsa incinen sadece kendisi olacaktı. Kendisinden küçük kızların onun peşinde ördek yavruları gibi koşturmalarına alışkın olmalıydı genç adam ve kesinlikle flört etmek onun için sadece bir oyundan ibaretti. Belki oynarken ikisi de eğlenecekti; ama bunun bir sonu yoktu ve gerçek dünyaya döndüğü anda Kyuhyun değil, sadece Baekhee incinecekti.

Alıcı: Cho the Devil
Mesaj: belki bir dahaki sefere :)

Bir süre sabah kaçta buluşacakları hakkında mesajlaştılar, karar verdiklerinde Baekhee telefonu kapatıp üzerini değiştirdi. Yatağına otururken duvardaki deniz kayası ve üzerindeki renkli el izleri gözüne ilişti. İçinde parlayan sızı diş ağrısı gibiydi. Düşünecek çok fazla şeyi olduğu zaman bunu unutmuştu; ama şimdi renkli el izlerini gördüğü zaman yeniden yüzeye çıkıp canını yakıyordu. Baekhee hatırlamamak için duvarı tekrar boyamayı düşündü; ama sonra vazgeçti. Bu boşa bir çabaydı. Bunun acısını şimdi yaşamazsa ileride kesin karşısına çıkardı. Baekhee iç çekip Kyuhyun’un yolladığı şarkıyı başa sardı, ışıklarını kapatıp yatağının içine gömüldü. Bugün olanlardan sonra tuhaf bir biçimde uyuması birkaç dakika bile almadı.

Ertesi gün onu Kyuhyun’un alacağını bildiğinden her zamankinden de erken uyandı Baekhee. Rüyasında dev estetik robotların içinde aynı onlar gibi görünen marslılar ve aynı boyutta metal yığınlarıyla onlarla savaşmaya çalışan dünyalılar arasından savaşı yöneten liseli bir çocukla ilgili saçma bir şeyler görmüştü. Hatırlamaya çalıştıkça parmaklarının arasından akan su gibi rüyayla ilgili hatırladığı şeyleri de kaybetti, ardından hazırlanmaya girişti. Kyuhyun kapının önüne geldiğini söyleyen bir mesaj attığında Baekhee odasında oyalanmakla meşguldü.

Aşağı indiğinde Kyuhyun’un sarı Beetle’ını apartmanın dışında, yolun kenarında durmuş beklerken gördü, Kyuhyun inip arabaya yaslanmış onu beklemekteydi. Baekhee çabucak genç adamın yanına doğru koşturdu.

“Çok beklettim mi?” dedi, yaklaştığında. Kyuhyun kıza sıcak bir gülümseme gönderdi, Baekhee yanaklarının anında gülümsemenin sıcaklığına eşdeğer bir sıcaklığa ulaştığını hissetti.

“Daha beş dakika olmadı. Oldukça hızlısın.” Dedi genç adam, sonra apartmana doğru çabucak bir bakış attı. “Orada durumlar nasıl?”

“Aralar limoni; ama olacağı vardı, bu sefer seninle de Hanna’yla da bir alakası yok. O değil de, sen dün ne güzel bir oyun çıkardın ya!” dedi Baekhee, gencin koluna şakayla karışık hafif bir yumruk atarak. Kyuhyun’un dudaklarının bir köşesi yarım bir sırıtışla yukarı kıvrıldı.

“Daha azını mı beklemiştiniz, hanımefendi? Seni en azından arabadaki yabancının kötü biri olması olasılığından ve bunun sıkıntısından kurtarayım, demiştim.” Dedi Kyuhyun, ardından yüzünde hafif bir endişenin belirmesine izin verdi. “Aranız düzelir, sanıyordum. Bir kavga olacağı su götürmez bir gerçekti; ama en azından sabaha kendinizi toplarsınız, diye düşünmüştüm.”

“Bildiğin gibi değil, boş ver; ama herhalde sonu bir yerlere bağlanacak. Havada kalacak hali yok.” Diye omuz silkti Baekhee, umursamazca. Kyuhyun bir şey söylemek için ağzını açtı, ardından vazgeçip sustu. Baekhee gözlerini kıstı. “Hadi söyle, içinde kalmasın.”

“Yakalandık.” Dedi ve sıkıntıyla iç geçirdi Kyuhyun. “Beni ilgilendirmez; ama gösterdiğin kadar hafife aldığını zannetmiyorum. Sen şimdi muhtemelen kimseyi endişelendirmemek için kimseye de anlatmayıp içine atıyorsundur. Anlatacak bir arkadaş bulmak iyi gelebilirdi, aslında.”

Baekhee bir süre genç adama boş boş baktı. Kyuhyun’un karşısında kız açık bir kitaptı, öyle olmak zorundaydı; ya da aslında adam zihin okuyabiliyordu da Baekhee’nin haberi yoktu. Çünkü kızı bu kadar iyi anlayabiliyor olmasının başka hiçbir yolu yoktu. Sonunda nefes alması gerektiğini hatırladı. “He.. her neyse, önemli değil, işte! Gitmeyecek miyiz?”

“Öyle diyorsan.” Dedi Kyuhyun ve doğrulup şoför koltuğuna yürüdü, Baekhee de yolcu koltuğunda yerini aldı. Kemerini bağlayıp hazırlandı; ama Kyuhyun pek de tatmin olmuş görünmüyordu. Arabayı çalıştırdı, vitese taktı, ellerini direksiyona koydu; ama sürmedi. Baekhee’nin anlamaya çalışarak sessiz kaldığı birkaç saniyenin sonunda Kyuhyun tekrar iç çekip ellerini bıraktı, arabayı da boşa aldı.

“Ne oldu?” diye sordu Baekhee. Kyuhyun dönüp ona baktı. Gözleri o kadar siyahtı, o kadar derindi ve o kadar büyüleyici bakıyorlardı ki Baekhee istese de gözlerini bir saniye için bile kaçıramazdı. Hatta muhtemelen bir süre doğru dürüst nefes bile alamayacaktı. Acaba Kyuhyun ona ne yaptığının biraz bile farkında mıydı?

“Gerçekten içine atamazsın, Baekhee.” dedi genç, ciddi olduğu kadar yumuşak, puslu olduğu kadar ipeksi bir sesle. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?! Kyuhyun sözlerinin yeterli vurguyu yapması için kısa süre sessiz kaldıktan sonra devam etti. “Çok iyi bir kızsın, belli; hatta arkadaşların için düşünmeden her şeyin önüne kendini siper edecek kadar, herkese karşı duracak, korkmadan savaşacak kadar… ama kendine bu kadar özen göstermiyor gibisin. Bilemem tabi, seni pek tanımıyorum, belki de sadece bana söylemek istemedin; ama bana öyle geliyor ki kimsenin bunu fark etmesine bile izin vermeyeceksin. Herkese hiçbir şey olmamış, sadece hafif bir tartışma yaşanmış gibi göstereceksin. Hanna’ya bile söyleyeceğinden şüpheliyim. Bana kalırsa tanımadıklarına güvenip anlatmayacak, tanıyıp sevdiğin insanlarıysa endişelendirmemek için anlatmayacak birine benziyorsun. Bu seni çok yıpratıyor olmalı. Gerçekten birine anlatmak zorundasın. İçini dökmek zorundasın. Destek alabileceğin biri olmalı.”

“Ben…” diye zayıf bir sesle kekeledi Baekhee, Kyuhyun sessizliğe gömüldüğü zaman. Ne diyeceğini bilemiyordu, kendini yasak olduğu halde evde yavru bir kediyi beslerken yakalanmış küçük bir çocuk kadar ürkek ve savunmasız hissediyordu – bu nadiren olurdu. Üstelik bu durumdan pek fazla rahatsız da olmuyordu – işte bu daha önce hiç olmamıştı.

“Bak, çok içten söylüyorum, eğer istersen benimle konuşabilirsin. Tabi istemezsen bunu anlarım, hatta istemen bile tuhaf olabilirdi, biliyorum, sadece söylemek istedim; ama…” Kyuhyun sıkıntıyla iç geçirdi ve elini saçlarına götürüp biraz karıştırdı. Bunu söylemenin onun için de pek kolay olmamış olduğu belliydi. “…yani demek istediğim, gerçekten ciddiyim. Kimseye anlatmam, hatta benimle konuşuyor olduğundan bile haberi olmaz kimsenin, bunu bilmelisin. Eğer anlatmayacaksan da mutlaka konuşabileceğin birine gitmelisin. İçinde sakladıkların hiçbir yere gitmiyor, sadece birikiyorlar, sonra dönüp yine seni incitiyorlar. Tek başına güçlü olabilirsin; ama yaslanabileceğin bir tek kişi bile bulursan her şeyin ne kadar kolaylaşacağını göreceksin.”

“Teşekkür ederim.” Diye içten bir biçimde gülümsedi Baekhee, yumuşakça. Kyuhyun’un gerçekten ona yardımcı olmaya çalışması dışında bunun için gerçekten çaba sarf ediyor olması içini ısıtmıştı. Genç adam için de kolay değildi belli ki Baekhee’ye, neredeyse hiç tanımadığı birine böyle bir şey söylemek. Herkese tavsiye verebilirdiniz; ama birine ciddiye alarak “istediğin zaman gel benimle konuş, sırların benimle güvende, kapım sana hep açık” demek yürek isterdi. O bu kadar yüreğini açmışken kendisini saklamak Baekhee’ye yakışmazdı. Kız gülümserken Kyuhyun elini saçlarının arasından çekip gibi küçük bir ses çıkararak dalgınca Baekhee’ye baktı.  Baekhee Kyuhyun’un sadece bir teşekkürden daha fazlasını beklediğini düşünerek içtenlikle konuşmaya devam etti.

“Gerçekten beni daha önce bu kadar iyi anlayabilen biri olmamıştı… yani, gerçekten, iyi olmadığım zamanlarda hemen anlayanlar vardı ve hala var elbette; ama bırak bu kadar kısa sürede bütün bunları fark etmeyi, bu şekilde açıkça yüzüme vurabilen olmamıştı. Aslına bakarsan… bu şekilde yanımda olacağını bilmek gerçekten çok güzel bir his. Teşekkür ederim.” Dedi Baekhee, konuşurken gencin dalgın olsa da yumuşak ifadesiyle sarmalanıp sıcacık olmuş gibi hissetti. Baekhee sustuktan sonra Kyuhyun kısa bir süre daha onu izlemeye devam etti, ardından gülümsedi.

“Ne zaman istersen.” Dedi yumuşakça, ardından yeniden önüne dönüp arabayı vitese taktı; ama bu sefer kesinlikle bütün bedeni çok daha rahat olduğunu ifade ediyordu. Baekhee de arkasına yaslanıp yola baktı.

“Zaten numaran da bende, lazım olursan taciz ederim.” Dedi, umursamaz bir tonda. Yola çıkıp sürmeye başlarken Kyuhyun güldü.

“Benim olmazsan taciz ederim, der gibi, o ne öyle?” dedi genç adam; ama eğlendiği belliydi.

“Sen kaşındın, bana ne!” diye güldü Baekhee bu sefer, “Benim hiçbir suçum günahım yok. Lazım olursan dibine kadar, Houston.”

“Anlaşıldı, Baek89.” Dedi Kyuhyun, neredeyse robotik bir sesle. İkisi de güldüler, sonra Kyuhyun tekrar konuştu. “Bu arada, okul saatine daha var, değil mi? Birini daha alacağım da, eğer vaktin varsa şimdi alayım, yoksa seni bırakıp alayım. Hanna’yı bırakırken bundan biraz daha geç çıkıyoruz, gerçi.”

“Ev de yakın zaten, vakit var. Sana nasıl kolay olacaksa.” Dedi Baekhee, umursamazca; ama bu alacakları kişinin çok sevgili mürekkepbalığı olacağına dair içinde beliren tuhaf duygu, göğsünün ortasına bir şey batıyor gibi hissetmesine neden olmuştu. Kyuhyun göz ucuyla kıza baktı; ama bir yorum yapmayıp sürmeye devam etti. Baekhee’nin evinin birkaç sokak ötesinde küçük bir apartmanın önünde durdular. Kyuhyun telefonunu alıp bir mesaj yazdı, bir dakika sonra apartmanın kapısından Hanna’nın kedi suratlı arkadaşı Heechul, turuncu saçlarını savurarak çıktı. Baekhee bir insanı görmeyip bir başkasını gördüğüne bu kadar sevineceğini hiç düşünmezdi.

“Vakti gelmişti!” dedi Heechul, arabanın arka koltuğuna geçip bir diva gibi kurulurken. Baekhee’nin varlığını ya umursamıyordu, ya da… şey, umursamıyordu.

“Sanki daha önce hazır olma olasılığın varmış gibi konuşuyorsun, Chullie.” Dedi Kyuhyun, dikiz aynasından arkadaşına bakarak.

“Hazır olsam da Sungmin bırakmazdı, biliyorsun kahvaltı etmeden evden çıkılmasından hoşlanmıyor.” Dedi Heechul, kıkırdayarak. “İnsanın bekar evi bu kadar temiz, düzgün ve pembe olmamalı.”

“Rengine neden taktın ki?” dedi Kyuhyun, yeniden sürmeye başlarken.

“İçinde bir gece kalsan sen de takarsın!” dedi Heechul, ardından öğürür gibi sesler çıkarmaya başlayarak önde oturan iki genci de güldürdü. “Aa bu arada, merhaba Seohyun-ah.”

“Eee…” diye kaldı Baekhee bir an, ne yapsa bilemeyerek. Heechul’un Beetle’ın bildiğin şeffaf cam olan penceresinden bakıp onu Seohyun’la karıştırmayı nasıl başardığını bilemiyordu, bunun için düpedüz kızın suratına bir defa bile bakmamış olmalıydı. Baekhee şimdi acaba keklese mi, yoksa gerçeği mi söylese, kararsızdı; ama bir an sonra Kyuhyun’la göz göze gelip de ikisi birden kahkahalara boğulunca kekleme planı anında suya düşmüş oldu.

“Komik olan ne?” dedi Heechul arkadan, espriyi kaçırdığı için sinirlenerek. Baekhee kocaman bir sırıtışla arkasını dönüp kafasını koltuğun kenarından uzattı.

“Sana da merhaba.” Dedi, kıkırdayarak. Heechul’un yüzündeki şok ifadesi paha biçilemezdi, Baekhee elinde olsa bu ifadeyi dondurup sonsuza dek saklamak isterdi; kahretsin, telefonu o kadar uzaktaydı ki fotoğrafını… Kyuhyun sorgusuzca kendi telefonunu uzatınca düşüncesi yarım kaldı, Baekhee daha Heechul şoktan sıyrılamadan çabucak yüzündeki ifadenin birkaç fotoğrafını çekti.

“Yakaladın mı?” dedi Kyuhyun, bariz biçimde eğlenerek. Baekhee güldü.

“Hem de nasıl!” dedi, telefonu Kyuhyun’a geri verdi. Heechul’un şaşkınlığı bir kat daha artmış gibiydi, genç adam şok içinde sağa sola bakınmaktan anlamsızca kekelemeye geçmişti.

“Ben- sen- ama- kim- ne- yani- o- Seo- ama- önde-” diye saçmalıyordu ki Heechul, Kyuhyun arkadaşının haline acıyıp araya girdi.

“E bir kere dönüp bakmazsan böyle olur!” dedi genç adam, sırıtarak.

“Ama nasıl, önde hep Seohyun oturur! Sadece ben- hem o- yani sen Kyu’nun arabasında… nasıl oldu bu iş ya?!” diye isyan etti sonunda Heechul. Baekhee bir kahkaha daha patlattı.

“Açıklayayım, Hanna’ya kendimizi affettirmenin yolu bu kızdan geçtiğinden kendisine iyi davranmaya çalışıyordum ki aslında oldukça müthiş bir insan olduğunu keşfettim.” Dedi Kyuhyun eğlenerek. Heechul kedi gözlerini şüpheyle Baekhee’ye dikti.

“Abartıyor.” Diye gözlerini devirdi Baekhee. Heechul’un gözleri kısıldı.

“Ben rüya falan görmüyorum, değil mi?” dedi genç, doğrulamak istercesine. Baekhee başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

“Eğer istersen uyanık olduğunu sana çabucak kanıtlayabilirim, bir saniye almaz.” Dedi Baekhee ve bir tokada hazırlanırcasına elini kaldırdı. Heechul oturduğu koltukta geriye yaslanıp kollarını kendini savunmak ister gibi önüne kaldırdı.

“Aman, yok, almayayım, inandım.” Dedi, çabucak. Baekhee gülerek elini indirdi. “Eee, hadi ezeli düşmanlıktan ebedi kankalığa geçiş yaptınız, diyelim; bu sabah servisini neye borçlu bu kız?”

“Nana’ya ders çalıştıracaktım; ama onun arabaya binmesi için benim de kesinlikle arabayla gitmem gerekiyordu, beni yalnız bırakamazmış. Bisikletim okulda kaldı, rüşvetim de bu özel servis, işte.” Diye açıkladı Baekhee. Heechul aydınlanmış gibi başını yukarı aşağı salladı.

“Hiçbir şey anlamadım; ama Kyu’nun işlerine akıl sır ermez, zaten. Neyse, geçen sefer oldukça kötü tanıştık, aslında. Benim adım Heechul, güzellik, eğer Nana’nın kalbine giden yol gerçekten senden geçiyorsa… dile benden ne dilersen.” Dedi genç adam. Baekhee tek kaşını kaldırdı.

“Muhteşem bir tanışma yolu gerçekten, önemsendiğimi hissettim.” Diye iğneledi doğrudan. Heechul’un kaşları havalandı.

“Yani… flört etmek isterdim; ama hani ilk günden biraz itici bulacağını düşündüm. İstersen hemen düzeltebilirim.” Dedi Heechul hafifçe öne doğru eğilip, yarım bir sırıtışla. Kyuhyun arkasına bakmadan kolunu uzattı ve gencin suratını avuçlayıp arkaya itti. Heechul ondan kurtulabildiği anda isyanla bağırdı. “YAH! Ne halt ediyorsun sen, pis şeytan?!”

“Senin kendinden dört yaş küçük bir kıza yazmanı engelliyorum.” Dedi Kyuhyun sakince. Baekhee bu koruyucu tavırdan hoşlandığını itiraf etmek zorundaydı. Belki başkası başka şekilde yapsa sinir olurdu; ama Kyuhyun bu kadar doğal bir biçimde yaptığında sadece midesinde kelebekler uçuşmasına neden oluyordu. Heechul’un gözleri bir an kısıldı, ardından hiçbir şey olmamış gibi devam etti.

“Sana ne, sen o sekiz kollu deniz canlısıyla çıkabiliyorsun da ben gerçek bir güzellikle sadece genç diye flört bile edemiyor muyum?” dedi Heechul kollarını kavuşturarak. Baekhee Kyuhyun’un bıkkınlıkla gözlerini devirdiğini görse de bir şey söylemedi.

“Hanna’nın kıymetlisine dokunursan seni bizzat yolarım, kedi bozuntusu. Beni deneme, bence.” Dedi Kyuhyun, tehditkar olmaktan çok bıkkın gelen bir sesle. Heechul ofladı.

“Aman tamam sen de hemen bütün eğlenceyi baltala zaten! Uyuz herif, ne olacak.” Diye huysuzca kollarını kavuşturdu, arkasına yaslandı ve bacak bacak üstüne attı Heechul.

“Teveccühünüz.” Dedi Kyuhyun, yarım bir sırıtışla. Heechul yeniden Baekhee’ye döndü.

“Şaka bir yana, o gün için cidden kusura bakma, biraz abarttık, galiba.” Dedi, özür dilercesine. Baekhee başıyla onayladı. “Senin de doğum gününmüş, Nana sen giderken bize iyi fırça çekti, duymuşsundur. Geçmiş doğum günün kutlu olsun.”

“Ne kadar tatlısın!” dedi Baekhee kıkırdayarak, Heechul yavru kedi bakışları atarken. “Pençelerini çıkarmayınca pek de sevimli oluyormuşsun. Ama ne yazık ki hala bana yağ çekmeye çalıştığından şüpheleniyorum.”

“Kyu bu bayağı bildiğin çakalmış lan?” dedi Heechul, kocaman açılmış gözlerle. Dikiz aynasından Kyuhyun’la göz göze geldiler. Kyuhyun sırıttı.

“Sana oldukça müthiş bir insan, demiştim.”

Bu sırada okulun önüne geldiklerinden Baekhee Heechul’le daha fazla konuşmaya fırsat bulamadı. Kız Kyuhyun’a teşekkür edip arabadan indi, Heechul da ön koltuğa geçmek için indi. Arabaya yeniden binmeden Baekhee’ye bir tanıştığımıza-memnun-oldum kucaklaması vermeyi ihmal etmedi, giderken de gerçekten kuyruğu ve kulakları olan bir anime kedisi gibi sırıtıp pati salladı. Baekhee yine gülmeye başlayarak sarı tosbağa uzaklaşıncaya kadar el salladı, sonra dönüp yüzünde sebepsiz bir sırıtışla sekerek okula girdi.

*

“Hadi anlat bakalım, Cho.” Dedi Heechul, oturduğu yerden. Ön koltuğa kurulup bacak bacak üstüne atmış, kirpiklerinin altından yan gözle Kyuhyun’a bakıyordu. Yüzünde uğursuz bir sırıtış vardı.

“Neyi?” dedi Kyuhyun, gerçekten anlamamış gibi. Heechul gözlerini devirdi.

“Bazen beynini nereye bağışladığını merak ediyorum. Neyi olacak, Baekhee’yi tabi! Siz ne ara bu kadar yakın oldunuz, bakalım?” dedi Heechul. Kyuhyun düşünceli bir biçimde kaşlarını çattı.

“Hm… dün gece saat on bir sularında sanırım.” Dedi, dalgınca. Heechul’un gözleri tabak gibi açıldı.

“Yuh! Gecenin o saatinde ne yapıyordun kızla be?!” dedi genç adam, bağlı emniyet kemerine rağmen oturduğu koltukta yan dönmeyi başararak.

“Eve bırakıyordum.” dedi Kyuhyun, arkadaşının beyninden neler geçiyor olabileceğini sonradan fark ederek sırıttı. “Sen ne sandın, fesat herif?”

“Hiç! Bir şey sanmadım, tabii ki.” Dedi Heechul, kısa bir sessizliğin ardından iç çekerek pes etti. “Yani kabul et gecenin on birinde önceden kanlı bıçaklı olduğun bir kızla birdenbire yakınlaşıverdiğini söylersen insanın aklına tuhaf şeyler gelebilir!”

“O senin şahsi fesatlığın.” Dedi Kyuhyun, arkadaşının çabalarıyla oldukça eğleniyor gibiydi.

“Üstelik bir de birdenbire birbirinizin aklını okur falan olmuşsunuz! Konuşmadan anlaşıyorsunuz, sonra sen onu övüyorsun o mütevazılık yapıyor – bir de bilmesen senin dişi versiyonun sanırsın…” dedi Heechul. Sözlerinin sonuna doğru sesi düşünceli bir hal almaya başlamış, bakışları dalgınlaşmıştı. Kyu arkadaşına çabucak bir göz attı.

“Ne oldu?” dedi, arkadaşının kafasını birdenbire bu kadar neyin kurcaladığını merak etmişti.

“Hiç!” dedi Heechul çabucak, “Yok bir şey, yani… en azından şimdilik.”

“Chul.” Dedi Kyuhyun uyarırcasına, arkadaşının yüzünde Cheshire kedisininkine benzer bir sırıtış belirirken. “Bana bak aklından her ne geçiyorsa hiç hoşlanmadım, tamam mı?”

“Yok yok, bir şey yok.” Dedi Heechul ve başını çevirip pencereden dışarıyı izlemeye başladı; ama hala kıs kıs gülüyordu. Kyuhyun şoför koltuğunda huzursuzca kıpırdandı. Arkadaşının aklında her ne varsa iyi bir şey olmadığına adı gibi emindi. 

“Bana bak, aklından yine bir pislik geçiyorsa…” dedi Kyuhyun, tehditkar bir tonla.

“Ne pisliği, sen de! Gayet masum, temiz, sütten çıkmış ak kaşığım ben bir kere!” dedi Heechul. Kyuhyun kendi kendine homurdandı.

“Beyaz bir şeyden çıktığın kesin; ama neyden, bilemeyeceğim…”

“Ne?” dedi Heechul, tam duyamadığından.

“Yok bir şey.” Dedi Kyuhyun, hiçbir şey söylememiş gibi bir köşeyi daha dönerek. Heechul arkadaşına şüpheyle baktı, ardından yeniden arkasına yaslanıp ön camdan gittikleri, ona kalsa bir daha asla gitmeyeceği,  artık tanıdık olan yolu izlemeye başladı ve sırıttı.

“O değil de… gerçekten, neden Seohyun’u önce almadın? Evi yolunun üzerinde değil miydi?” dedi Heechul, sesine sahte bir masumiyet ve merak katarak. Kısa bir sessizlik oldu, Kyuhyun sert bir hareketle vites değiştirip Beetle’ın hızla öne atılmasına ve Heechul’un koltuğunda geriye yapışmasına neden oldu.

“Kapa çeneni.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder