-23-
Cevabın gelmesi sadece birkaç saniye aldı. Baekhee bu kadar
çabuk bir cevap beklemediğinden şaşırdı, mesajı açıp içinde yazanı okuduğu
zaman daha da şaşırdı.
Gönderen: Cho the
Devil
Mesaj: Misfits – Die Die My Darling <3
Mesaj: Misfits – Die Die My Darling <3
Baekhee gözlerini kırpıştırdı. Ne yani, bunu dinlemesini mi
istiyordu? Kaşlarını çattı. Telefonunda ya da müzik çalarında bir yerlerde
böyle bir şarkı bir zamanlar vardı; ama yeterince yer olmadığı için galiba bir
süre önce çıkarmıştı. Çantasını odasına hiç getirmediğinden müzik çaları da
yanında değildi, zaten. Çabucak telefonundaki listeye baktı, ardından yeniden
mesaj bölümüne geçti.
Alıcı: Cho the Devil
Mesaj: 404 NOT FOUND
Mesaj: 404 NOT FOUND
Mesajı gönderdikten yaklaşık yarım dakika kadar sonra bir
mesaj daha geldi. Baekhee mesajı açtığında bunun bir multimedya mesajı olduğunu
gördü. Gerçekten yapmış olabilir miydi? Baekhee merakla gönderilen dosyayı
kabul ettiğinde telefonuna bir ses dosyası yüklendi. Dosyanın adı, bir önceki
mesajla aynıydı. Baekhee’nin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Çabucak yatağından
kalkıp çekmecesinden yedek kulaklığını aldı, takıp müziği başlattı.
Sadece ilk notalar bile Baekhee’nin nedenini bilmeden
sırıtmaya başlaması için yeterli olmuştu. Bu şarkıyı hatırladığını biliyordu.
Uzun zamandır dinlemiyordu; ama Misfits’i hep sevmişti, bu da en sevdiği
şarkıları olabilirdi. Die die die my
darling… don’t utter a single word… die die my darling, just shut your pretty
eyes… i’ll be seeing you again… i’ll be seeing you in hell! Don’t cry to me, oh
baby! Baekhee’nin kendini ses çıkarmadan şarkıya eşlik ederken bulması çok
uzun sürmedi. Şarkının yarısına doğru elinde bir gitar sapı gibi kullandığı
telefonu tekrar titredi. Baekhee yeni bir mesaj daha geldiğini görüp kulağında
gürleyen elektro gitarla baktı.
Gönderen: Cho the
Devil
Mesaj: Nasıl hissediyorsun?
Mesaj: Nasıl hissediyorsun?
Baekhee elinde olmadan kendi kendine kıkırdadı ve yatağının
üstüne hoplayarak bağdaş kurdu. Kesinlikle
daha iyi. Nereden bildin? Yazıp gönderdi yine birkaç saniye sonra cevap
geldi.
Şeytanlarım söyledi.
Dünyadan Baek89’a, durum raporu ver, hasar seviyesi nedir, Baek89?
Dünyadan Baek89’a, durum raporu ver, hasar seviyesi nedir, Baek89?
Durum stabil, Houston,
şimdilik meteor fırtınası atlatıldı. Düşman beklemede, kayıpları bizden daha
fazla. Baekhee yazdığına kısa bir
süre daha baktı. Sonunda eklemeye karar verdi. Sen araba kullanmıyor musun?
Cevap gelmesi bir süre aldı, cevabı açtığı zaman Baekhee çok
yüksek sesle gülmemek için yumruğunu ağzına tıkmak zorunda kaldı.
…arabayı bulamadım.
Baekhee gülmeyi bırakabildiğinde bile yüzünde aptal bir
gülümseme duruyordu. O gittikten sonra ne olduğunu nereden biliyordu?
Baekhee’nin canının sıkkın olacağını geç, bu şarkının ona iyi geleceğini nasıl
tahmin etmişti? Onun tekrar kötü hissetmesine neden olmadan nasıl hissettiğini
ne şekilde sorması gerektiğini ona kim söylemişti? Ya da neden bunu bu kadar
önemseyip onu neşelendirmeye çalışıyordu? Baekhee sadece onun küçük kardeşinin
yeni arkadaşıydı. Daha birkaç saat öncesinde aralarında hala derin bir husumet
vardı, Baekhee özür dilemiş bile olsa Kyuhyun pekala kendi özrü yerine geçecek
şeyi çoktan yapmıştı. O halde neden..?
Yardıma geleyim mi :D
yazıp yolladı kız, hala kafası karışık da olsa.
Odandan çıkmayı bırak
kilitlerini açmayı bile isteyecek misin ki? Diye Kyuhyun’un cevabı geldi
birkaç saniye sonra. Baekhee’nin gözleri kocaman açıldı.
Kendimi odama kapattığımı
nereden biliyorsun? Yazdı kız, şaşkınlıkla. Cevap yine çok çabuk geldi.
Tahmin etmek pek zor olmadı u_u istersen gel, üşenirsen ben, ben ve kendim beraber arar, bir şekilde buluruz. Yazmıştı Kyuhyun. Baekhee kıkırdadı, sonra düşündü. Gerçekten aşağıda onu mu beklemişti Kyuhyun? Ya o şimdi inmeli miydi?
Aslında şimdi inse kimse bir şey söyleyemezdi. Annesinin ona
tek kelime daha edemeyeceğine emindi, en azından bu akşam için. Babası belki
ona çok geç olduğunu söylerdi, Baekhee onu da sadece Kyuhyun’a unuttuğu bir
şeyi vereceği bahanesiyle atlatabilirdi. Haerin muhtemelen gecenin bütün
stresinden sonra kendini yatağına saklamıştı. Peki Baekhee gerçekten bunu
kullanmalı mıydı? İçindeki bütün sesler ona aşağı inip genci bir kere daha
görmesi, mümkünse ona sarılması ve arabada gizliden ciğerlerini dolduran
parfümünün altındaki esas kokusunu içine çekmesi için yalvarıyordu. Baekhee
sadece bunun hayalinin bile kalbini patlayacakmış gibi attırdığını
hissedebiliyordu; ama bu doğru değildi. Yapması gereken doğru şey bu değildi.
Ne olursa olsun Kyuhyun’un bir sevgilisi vardı ve Baekhee genç adama bu şekilde
kapılırsa incinen sadece kendisi olacaktı. Kendisinden küçük kızların onun
peşinde ördek yavruları gibi koşturmalarına alışkın olmalıydı genç adam ve
kesinlikle flört etmek onun için sadece bir oyundan ibaretti. Belki oynarken
ikisi de eğlenecekti; ama bunun bir sonu yoktu ve gerçek dünyaya döndüğü anda
Kyuhyun değil, sadece Baekhee incinecekti.
Alıcı: Cho the Devil
Mesaj: belki bir dahaki sefere :)
Mesaj: belki bir dahaki sefere :)
Bir süre sabah kaçta buluşacakları hakkında mesajlaştılar,
karar verdiklerinde Baekhee telefonu kapatıp üzerini değiştirdi. Yatağına
otururken duvardaki deniz kayası ve üzerindeki renkli el izleri gözüne ilişti.
İçinde parlayan sızı diş ağrısı gibiydi. Düşünecek çok fazla şeyi olduğu zaman
bunu unutmuştu; ama şimdi renkli el izlerini gördüğü zaman yeniden yüzeye çıkıp
canını yakıyordu. Baekhee hatırlamamak için duvarı tekrar boyamayı düşündü; ama
sonra vazgeçti. Bu boşa bir çabaydı. Bunun acısını şimdi yaşamazsa ileride
kesin karşısına çıkardı. Baekhee iç çekip Kyuhyun’un yolladığı şarkıyı başa
sardı, ışıklarını kapatıp yatağının içine gömüldü. Bugün olanlardan sonra tuhaf
bir biçimde uyuması birkaç dakika bile almadı.
Ertesi gün onu Kyuhyun’un alacağını bildiğinden her
zamankinden de erken uyandı Baekhee. Rüyasında dev estetik robotların içinde
aynı onlar gibi görünen marslılar ve aynı boyutta metal yığınlarıyla onlarla
savaşmaya çalışan dünyalılar arasından savaşı yöneten liseli bir çocukla ilgili
saçma bir şeyler görmüştü. Hatırlamaya çalıştıkça parmaklarının arasından akan
su gibi rüyayla ilgili hatırladığı şeyleri de kaybetti, ardından hazırlanmaya
girişti. Kyuhyun kapının önüne geldiğini söyleyen bir mesaj attığında Baekhee
odasında oyalanmakla meşguldü.
Aşağı indiğinde Kyuhyun’un sarı Beetle’ını apartmanın
dışında, yolun kenarında durmuş beklerken gördü, Kyuhyun inip arabaya yaslanmış
onu beklemekteydi. Baekhee çabucak genç adamın yanına doğru koşturdu.
“Çok beklettim mi?” dedi, yaklaştığında. Kyuhyun kıza sıcak
bir gülümseme gönderdi, Baekhee yanaklarının anında gülümsemenin sıcaklığına
eşdeğer bir sıcaklığa ulaştığını hissetti.
“Daha beş dakika olmadı. Oldukça hızlısın.” Dedi genç adam,
sonra apartmana doğru çabucak bir bakış attı. “Orada durumlar nasıl?”
“Aralar limoni; ama olacağı vardı, bu sefer seninle de
Hanna’yla da bir alakası yok. O değil de, sen dün ne güzel bir oyun çıkardın
ya!” dedi Baekhee, gencin koluna şakayla karışık hafif bir yumruk atarak.
Kyuhyun’un dudaklarının bir köşesi yarım bir sırıtışla yukarı kıvrıldı.
“Daha azını mı beklemiştiniz, hanımefendi? Seni en azından
arabadaki yabancının kötü biri olması olasılığından ve bunun sıkıntısından
kurtarayım, demiştim.” Dedi Kyuhyun, ardından yüzünde hafif bir endişenin
belirmesine izin verdi. “Aranız düzelir, sanıyordum. Bir kavga olacağı su
götürmez bir gerçekti; ama en azından sabaha kendinizi toplarsınız, diye
düşünmüştüm.”
“Bildiğin gibi değil, boş ver; ama herhalde sonu bir yerlere
bağlanacak. Havada kalacak hali yok.” Diye omuz silkti Baekhee, umursamazca.
Kyuhyun bir şey söylemek için ağzını açtı, ardından vazgeçip sustu. Baekhee
gözlerini kıstı. “Hadi söyle, içinde kalmasın.”
“Yakalandık.” Dedi ve sıkıntıyla iç geçirdi Kyuhyun. “Beni
ilgilendirmez; ama gösterdiğin kadar hafife aldığını zannetmiyorum. Sen şimdi
muhtemelen kimseyi endişelendirmemek için kimseye de anlatmayıp içine
atıyorsundur. Anlatacak bir arkadaş bulmak iyi gelebilirdi, aslında.”
Baekhee bir süre genç adama boş boş baktı. Kyuhyun’un
karşısında kız açık bir kitaptı, öyle olmak zorundaydı; ya da aslında adam
zihin okuyabiliyordu da Baekhee’nin haberi yoktu. Çünkü kızı bu kadar iyi
anlayabiliyor olmasının başka hiçbir yolu yoktu. Sonunda nefes alması
gerektiğini hatırladı. “He.. her neyse, önemli değil, işte! Gitmeyecek miyiz?”
“Öyle diyorsan.” Dedi Kyuhyun ve doğrulup şoför koltuğuna
yürüdü, Baekhee de yolcu koltuğunda yerini aldı. Kemerini bağlayıp hazırlandı;
ama Kyuhyun pek de tatmin olmuş görünmüyordu. Arabayı çalıştırdı, vitese taktı,
ellerini direksiyona koydu; ama sürmedi. Baekhee’nin anlamaya çalışarak sessiz
kaldığı birkaç saniyenin sonunda Kyuhyun tekrar iç çekip ellerini bıraktı,
arabayı da boşa aldı.
“Ne oldu?” diye sordu Baekhee. Kyuhyun dönüp ona baktı.
Gözleri o kadar siyahtı, o kadar derindi ve o kadar büyüleyici bakıyorlardı ki
Baekhee istese de gözlerini bir saniye için bile kaçıramazdı. Hatta muhtemelen
bir süre doğru dürüst nefes bile alamayacaktı. Acaba Kyuhyun ona ne yaptığının
biraz bile farkında mıydı?
“Gerçekten içine atamazsın, Baekhee.” dedi genç, ciddi
olduğu kadar yumuşak, puslu olduğu kadar ipeksi bir sesle. Bu nasıl mümkün
olabilirdi ki?! Kyuhyun sözlerinin yeterli vurguyu yapması için kısa süre
sessiz kaldıktan sonra devam etti. “Çok iyi bir kızsın, belli; hatta arkadaşların
için düşünmeden her şeyin önüne kendini siper edecek kadar, herkese karşı
duracak, korkmadan savaşacak kadar… ama kendine bu kadar özen göstermiyor
gibisin. Bilemem tabi, seni pek tanımıyorum, belki de sadece bana söylemek
istemedin; ama bana öyle geliyor ki kimsenin bunu fark etmesine bile izin
vermeyeceksin. Herkese hiçbir şey olmamış, sadece hafif bir tartışma yaşanmış
gibi göstereceksin. Hanna’ya bile söyleyeceğinden şüpheliyim. Bana kalırsa
tanımadıklarına güvenip anlatmayacak, tanıyıp sevdiğin insanlarıysa endişelendirmemek
için anlatmayacak birine benziyorsun. Bu seni çok yıpratıyor olmalı. Gerçekten
birine anlatmak zorundasın. İçini dökmek zorundasın. Destek alabileceğin biri
olmalı.”
“Ben…” diye zayıf bir sesle kekeledi Baekhee, Kyuhyun
sessizliğe gömüldüğü zaman. Ne diyeceğini bilemiyordu, kendini yasak olduğu
halde evde yavru bir kediyi beslerken yakalanmış küçük bir çocuk kadar ürkek ve
savunmasız hissediyordu – bu nadiren olurdu. Üstelik bu durumdan pek fazla
rahatsız da olmuyordu – işte bu daha önce hiç olmamıştı.
“Bak, çok içten söylüyorum, eğer istersen benimle
konuşabilirsin. Tabi istemezsen bunu anlarım, hatta istemen bile tuhaf
olabilirdi, biliyorum, sadece söylemek istedim; ama…” Kyuhyun sıkıntıyla iç
geçirdi ve elini saçlarına götürüp biraz karıştırdı. Bunu söylemenin onun için
de pek kolay olmamış olduğu belliydi. “…yani demek istediğim, gerçekten
ciddiyim. Kimseye anlatmam, hatta benimle konuşuyor olduğundan bile haberi
olmaz kimsenin, bunu bilmelisin. Eğer anlatmayacaksan da mutlaka konuşabileceğin
birine gitmelisin. İçinde sakladıkların hiçbir yere gitmiyor, sadece
birikiyorlar, sonra dönüp yine seni incitiyorlar. Tek başına güçlü olabilirsin;
ama yaslanabileceğin bir tek kişi bile bulursan her şeyin ne kadar
kolaylaşacağını göreceksin.”
“Teşekkür ederim.” Diye içten bir biçimde gülümsedi Baekhee,
yumuşakça. Kyuhyun’un gerçekten ona yardımcı olmaya çalışması dışında bunun
için gerçekten çaba sarf ediyor olması içini ısıtmıştı. Genç adam için de kolay
değildi belli ki Baekhee’ye, neredeyse hiç tanımadığı birine böyle bir şey
söylemek. Herkese tavsiye verebilirdiniz; ama birine ciddiye alarak “istediğin
zaman gel benimle konuş, sırların benimle güvende, kapım sana hep açık” demek
yürek isterdi. O bu kadar yüreğini açmışken kendisini saklamak Baekhee’ye
yakışmazdı. Kız gülümserken Kyuhyun elini saçlarının arasından çekip hı gibi küçük bir ses çıkararak dalgınca
Baekhee’ye baktı. Baekhee Kyuhyun’un
sadece bir teşekkürden daha fazlasını beklediğini düşünerek içtenlikle
konuşmaya devam etti.
“Gerçekten beni daha önce bu kadar iyi anlayabilen biri
olmamıştı… yani, gerçekten, iyi olmadığım zamanlarda hemen anlayanlar vardı ve
hala var elbette; ama bırak bu kadar kısa sürede bütün bunları fark etmeyi, bu
şekilde açıkça yüzüme vurabilen olmamıştı. Aslına bakarsan… bu şekilde yanımda
olacağını bilmek gerçekten çok güzel bir his. Teşekkür ederim.” Dedi Baekhee,
konuşurken gencin dalgın olsa da yumuşak ifadesiyle sarmalanıp sıcacık olmuş
gibi hissetti. Baekhee sustuktan sonra Kyuhyun kısa bir süre daha onu izlemeye
devam etti, ardından gülümsedi.
“Ne zaman istersen.” Dedi yumuşakça, ardından yeniden önüne
dönüp arabayı vitese taktı; ama bu sefer kesinlikle bütün bedeni çok daha rahat
olduğunu ifade ediyordu. Baekhee de arkasına yaslanıp yola baktı.
“Zaten numaran da bende, lazım olursan taciz ederim.” Dedi,
umursamaz bir tonda. Yola çıkıp sürmeye başlarken Kyuhyun güldü.
“Benim olmazsan taciz ederim, der gibi, o ne öyle?” dedi
genç adam; ama eğlendiği belliydi.
“Sen kaşındın, bana ne!” diye güldü Baekhee bu sefer, “Benim
hiçbir suçum günahım yok. Lazım olursan dibine kadar, Houston.”
“Anlaşıldı, Baek89.” Dedi Kyuhyun, neredeyse robotik bir
sesle. İkisi de güldüler, sonra Kyuhyun tekrar konuştu. “Bu arada, okul saatine
daha var, değil mi? Birini daha alacağım da, eğer vaktin varsa şimdi alayım,
yoksa seni bırakıp alayım. Hanna’yı bırakırken bundan biraz daha geç çıkıyoruz,
gerçi.”
“Ev de yakın zaten, vakit var. Sana nasıl kolay olacaksa.”
Dedi Baekhee, umursamazca; ama bu alacakları kişinin çok sevgili mürekkepbalığı
olacağına dair içinde beliren tuhaf duygu, göğsünün ortasına bir şey batıyor
gibi hissetmesine neden olmuştu. Kyuhyun göz ucuyla kıza baktı; ama bir yorum
yapmayıp sürmeye devam etti. Baekhee’nin evinin birkaç sokak ötesinde küçük bir
apartmanın önünde durdular. Kyuhyun telefonunu alıp bir mesaj yazdı, bir dakika
sonra apartmanın kapısından Hanna’nın kedi suratlı arkadaşı Heechul, turuncu
saçlarını savurarak çıktı. Baekhee bir insanı görmeyip bir başkasını gördüğüne
bu kadar sevineceğini hiç düşünmezdi.
“Vakti gelmişti!” dedi Heechul, arabanın arka koltuğuna
geçip bir diva gibi kurulurken. Baekhee’nin varlığını ya umursamıyordu, ya da…
şey, umursamıyordu.
“Sanki daha önce hazır olma olasılığın varmış gibi
konuşuyorsun, Chullie.” Dedi Kyuhyun, dikiz aynasından arkadaşına bakarak.
“Hazır olsam da Sungmin bırakmazdı, biliyorsun kahvaltı
etmeden evden çıkılmasından hoşlanmıyor.” Dedi Heechul, kıkırdayarak. “İnsanın
bekar evi bu kadar temiz, düzgün ve pembe olmamalı.”
“Rengine neden taktın ki?” dedi Kyuhyun, yeniden sürmeye
başlarken.
“İçinde bir gece kalsan sen de takarsın!” dedi Heechul,
ardından öğürür gibi sesler çıkarmaya başlayarak önde oturan iki genci de
güldürdü. “Aa bu arada, merhaba Seohyun-ah.”
“Eee…” diye kaldı Baekhee bir an, ne yapsa bilemeyerek. Heechul’un
Beetle’ın bildiğin şeffaf cam olan penceresinden bakıp onu Seohyun’la
karıştırmayı nasıl başardığını bilemiyordu, bunun için düpedüz kızın suratına
bir defa bile bakmamış olmalıydı. Baekhee şimdi acaba keklese mi, yoksa gerçeği
mi söylese, kararsızdı; ama bir an sonra Kyuhyun’la göz göze gelip de ikisi
birden kahkahalara boğulunca kekleme planı anında suya düşmüş oldu.
“Komik olan ne?” dedi Heechul arkadan, espriyi kaçırdığı
için sinirlenerek. Baekhee kocaman bir sırıtışla arkasını dönüp kafasını
koltuğun kenarından uzattı.
“Sana da merhaba.” Dedi, kıkırdayarak. Heechul’un yüzündeki
şok ifadesi paha biçilemezdi, Baekhee elinde olsa bu ifadeyi dondurup sonsuza
dek saklamak isterdi; kahretsin, telefonu o kadar uzaktaydı ki fotoğrafını…
Kyuhyun sorgusuzca kendi telefonunu uzatınca düşüncesi yarım kaldı, Baekhee
daha Heechul şoktan sıyrılamadan çabucak yüzündeki ifadenin birkaç fotoğrafını
çekti.
“Yakaladın mı?” dedi Kyuhyun, bariz biçimde eğlenerek.
Baekhee güldü.
“Hem de nasıl!” dedi, telefonu Kyuhyun’a geri verdi.
Heechul’un şaşkınlığı bir kat daha artmış gibiydi, genç adam şok içinde sağa
sola bakınmaktan anlamsızca kekelemeye geçmişti.
“Ben- sen- ama- kim- ne- yani- o- Seo- ama- önde-” diye
saçmalıyordu ki Heechul, Kyuhyun arkadaşının haline acıyıp araya girdi.
“E bir kere dönüp bakmazsan böyle olur!” dedi genç adam,
sırıtarak.
“Ama nasıl, önde hep Seohyun oturur! Sadece ben- hem o- yani
sen Kyu’nun arabasında… nasıl oldu bu iş ya?!” diye isyan etti sonunda Heechul.
Baekhee bir kahkaha daha patlattı.
“Açıklayayım, Hanna’ya kendimizi affettirmenin yolu bu
kızdan geçtiğinden kendisine iyi davranmaya çalışıyordum ki aslında oldukça
müthiş bir insan olduğunu keşfettim.” Dedi Kyuhyun eğlenerek. Heechul kedi
gözlerini şüpheyle Baekhee’ye dikti.
“Abartıyor.” Diye gözlerini devirdi Baekhee. Heechul’un
gözleri kısıldı.
“Ben rüya falan görmüyorum, değil mi?” dedi genç, doğrulamak
istercesine. Baekhee başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
“Eğer istersen uyanık olduğunu sana çabucak
kanıtlayabilirim, bir saniye almaz.” Dedi Baekhee ve bir tokada
hazırlanırcasına elini kaldırdı. Heechul oturduğu koltukta geriye yaslanıp
kollarını kendini savunmak ister gibi önüne kaldırdı.
“Aman, yok, almayayım, inandım.” Dedi, çabucak. Baekhee
gülerek elini indirdi. “Eee, hadi ezeli düşmanlıktan ebedi kankalığa geçiş
yaptınız, diyelim; bu sabah servisini neye borçlu bu kız?”
“Nana’ya ders çalıştıracaktım; ama onun arabaya binmesi için
benim de kesinlikle arabayla gitmem gerekiyordu, beni yalnız bırakamazmış.
Bisikletim okulda kaldı, rüşvetim de bu özel servis, işte.” Diye açıkladı
Baekhee. Heechul aydınlanmış gibi başını yukarı aşağı salladı.
“Hiçbir şey anlamadım; ama Kyu’nun işlerine akıl sır ermez,
zaten. Neyse, geçen sefer oldukça kötü tanıştık, aslında. Benim adım Heechul, güzellik,
eğer Nana’nın kalbine giden yol gerçekten senden geçiyorsa… dile benden ne
dilersen.” Dedi genç adam. Baekhee tek kaşını kaldırdı.
“Muhteşem bir tanışma yolu gerçekten, önemsendiğimi
hissettim.” Diye iğneledi doğrudan. Heechul’un kaşları havalandı.
“Yani… flört etmek isterdim; ama hani ilk günden biraz itici
bulacağını düşündüm. İstersen hemen düzeltebilirim.” Dedi Heechul hafifçe öne
doğru eğilip, yarım bir sırıtışla. Kyuhyun arkasına bakmadan kolunu uzattı ve
gencin suratını avuçlayıp arkaya itti. Heechul ondan kurtulabildiği anda
isyanla bağırdı. “YAH! Ne halt ediyorsun sen, pis şeytan?!”
“Senin kendinden dört yaş küçük bir kıza yazmanı engelliyorum.”
Dedi Kyuhyun sakince. Baekhee bu koruyucu tavırdan hoşlandığını itiraf etmek
zorundaydı. Belki başkası başka şekilde yapsa sinir olurdu; ama Kyuhyun bu
kadar doğal bir biçimde yaptığında sadece midesinde kelebekler uçuşmasına neden
oluyordu. Heechul’un gözleri bir an kısıldı, ardından hiçbir şey olmamış gibi
devam etti.
“Sana ne, sen o sekiz kollu deniz canlısıyla çıkabiliyorsun
da ben gerçek bir güzellikle sadece genç diye flört bile edemiyor muyum?” dedi Heechul
kollarını kavuşturarak. Baekhee Kyuhyun’un bıkkınlıkla gözlerini devirdiğini
görse de bir şey söylemedi.
“Hanna’nın kıymetlisine dokunursan seni bizzat yolarım, kedi
bozuntusu. Beni deneme, bence.” Dedi Kyuhyun, tehditkar olmaktan çok bıkkın
gelen bir sesle. Heechul ofladı.
“Aman tamam sen de hemen bütün eğlenceyi baltala zaten! Uyuz
herif, ne olacak.” Diye huysuzca kollarını kavuşturdu, arkasına yaslandı ve
bacak bacak üstüne attı Heechul.
“Teveccühünüz.” Dedi Kyuhyun, yarım bir sırıtışla. Heechul yeniden
Baekhee’ye döndü.
“Şaka bir yana, o gün için cidden kusura bakma, biraz
abarttık, galiba.” Dedi, özür dilercesine. Baekhee başıyla onayladı. “Senin de
doğum gününmüş, Nana sen giderken bize iyi fırça çekti, duymuşsundur. Geçmiş
doğum günün kutlu olsun.”
“Ne kadar tatlısın!” dedi Baekhee kıkırdayarak, Heechul yavru
kedi bakışları atarken. “Pençelerini çıkarmayınca pek de sevimli oluyormuşsun. Ama
ne yazık ki hala bana yağ çekmeye çalıştığından şüpheleniyorum.”
“Kyu bu bayağı bildiğin çakalmış lan?” dedi Heechul, kocaman
açılmış gözlerle. Dikiz aynasından Kyuhyun’la göz göze geldiler. Kyuhyun sırıttı.
“Sana oldukça müthiş bir insan, demiştim.”
Bu sırada okulun önüne geldiklerinden Baekhee Heechul’le
daha fazla konuşmaya fırsat bulamadı. Kız Kyuhyun’a teşekkür edip arabadan
indi, Heechul da ön koltuğa geçmek için indi. Arabaya yeniden binmeden Baekhee’ye
bir tanıştığımıza-memnun-oldum kucaklaması vermeyi ihmal etmedi, giderken de
gerçekten kuyruğu ve kulakları olan bir anime kedisi gibi sırıtıp pati salladı.
Baekhee yine gülmeye başlayarak sarı tosbağa uzaklaşıncaya kadar el salladı,
sonra dönüp yüzünde sebepsiz bir sırıtışla sekerek okula girdi.
*
“Hadi anlat bakalım, Cho.” Dedi Heechul, oturduğu yerden. Ön
koltuğa kurulup bacak bacak üstüne atmış, kirpiklerinin altından yan gözle Kyuhyun’a
bakıyordu. Yüzünde uğursuz bir sırıtış vardı.
“Neyi?” dedi Kyuhyun, gerçekten anlamamış gibi. Heechul gözlerini
devirdi.
“Bazen beynini nereye bağışladığını merak ediyorum. Neyi olacak,
Baekhee’yi tabi! Siz ne ara bu kadar yakın oldunuz, bakalım?” dedi Heechul. Kyuhyun
düşünceli bir biçimde kaşlarını çattı.
“Hm… dün gece saat on bir sularında sanırım.” Dedi,
dalgınca. Heechul’un gözleri tabak gibi açıldı.
“Yuh! Gecenin o saatinde ne yapıyordun kızla be?!” dedi genç
adam, bağlı emniyet kemerine rağmen oturduğu koltukta yan dönmeyi başararak.
“Eve bırakıyordum.” dedi Kyuhyun, arkadaşının beyninden
neler geçiyor olabileceğini sonradan fark ederek sırıttı. “Sen ne sandın, fesat
herif?”
“Hiç! Bir şey sanmadım, tabii ki.” Dedi Heechul, kısa bir
sessizliğin ardından iç çekerek pes etti. “Yani kabul et gecenin on birinde
önceden kanlı bıçaklı olduğun bir kızla birdenbire yakınlaşıverdiğini söylersen
insanın aklına tuhaf şeyler gelebilir!”
“O senin şahsi fesatlığın.” Dedi Kyuhyun, arkadaşının
çabalarıyla oldukça eğleniyor gibiydi.
“Üstelik bir de birdenbire birbirinizin aklını okur falan
olmuşsunuz! Konuşmadan anlaşıyorsunuz, sonra sen onu övüyorsun o
mütevazılık yapıyor – bir de bilmesen senin dişi versiyonun sanırsın…” dedi Heechul.
Sözlerinin sonuna doğru sesi düşünceli bir hal almaya başlamış, bakışları
dalgınlaşmıştı. Kyu arkadaşına çabucak bir göz attı.
“Ne oldu?” dedi, arkadaşının kafasını birdenbire bu kadar
neyin kurcaladığını merak etmişti.
“Hiç!” dedi Heechul çabucak, “Yok bir şey, yani… en azından
şimdilik.”
“Chul.” Dedi Kyuhyun uyarırcasına, arkadaşının yüzünde
Cheshire kedisininkine benzer bir sırıtış belirirken. “Bana bak aklından her ne
geçiyorsa hiç hoşlanmadım, tamam mı?”
“Yok yok, bir şey yok.” Dedi Heechul ve başını çevirip
pencereden dışarıyı izlemeye başladı; ama hala kıs kıs gülüyordu. Kyuhyun şoför
koltuğunda huzursuzca kıpırdandı. Arkadaşının aklında her ne varsa iyi bir şey
olmadığına adı gibi emindi.
“Bana bak, aklından yine bir pislik geçiyorsa…” dedi Kyuhyun,
tehditkar bir tonla.
“Ne pisliği, sen de! Gayet masum, temiz, sütten çıkmış ak
kaşığım ben bir kere!” dedi Heechul. Kyuhyun kendi kendine homurdandı.
“Beyaz bir şeyden çıktığın kesin; ama neyden, bilemeyeceğim…”
“Ne?” dedi Heechul, tam duyamadığından.
“Yok bir şey.” Dedi Kyuhyun, hiçbir şey söylememiş gibi bir
köşeyi daha dönerek. Heechul arkadaşına şüpheyle baktı, ardından yeniden
arkasına yaslanıp ön camdan gittikleri, ona kalsa bir daha asla gitmeyeceği, artık tanıdık olan yolu izlemeye başladı ve
sırıttı.
“O değil de… gerçekten, neden Seohyun’u önce almadın? Evi yolunun
üzerinde değil miydi?” dedi Heechul, sesine sahte bir masumiyet ve merak
katarak. Kısa bir sessizlik oldu, Kyuhyun sert bir hareketle vites değiştirip Beetle’ın hızla öne atılmasına ve Heechul’un koltuğunda geriye yapışmasına neden oldu.
“Kapa çeneni.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder